İnsanların günden güne acımasızlaştığı ,yalnızlaştığı, , iyilikten ve vefadan uzaklaştığı zor zamanlardan geçmekteyiz.
Bu zamanlar duyguların insanlıkla beraber yok olduğu zor zamanlar. Kıran ,inciten ve dönüp de arkasına bakmayan insanlarla çevriliyiz.
Çoğu insan yaslanacak , tutunacak ve güvenecek bir yüreğin özlemini çekiyor.Ama şu zaman, insanlık fakiri, insan fakiri. İşte bu yüzden her insan düşmemek için daha sıkı sarılıyor kendine,hayallerine ve sebeplerine. Kimseden fazla bir şey beklemiyor şifayı yine kendinde arıyor .Bu konuda zamanla da ustalaşıyor.
Çünkü çok iyi biliyor ki düşerse yüzüne bakmazlar ,el uzatmazlar ve onlar için geçmişte yapılan İyilikleri hatırlamazlar. Yani ustalık sadece yaşamakta değil, aynı zamanda da yıkılmamakta.
Tam da anlatmak istediğimiz konunun günümüz psikolojisindeki karşılığıdır. Gel, biraz daha inceleyelim konuyu. 1969 yılının ABD'si suç oranlarının yüksek olduğu bir dönem.Bu dönemde suç psikoloğu Philip Zimbardo bu konu üzerine düşünür. Suç oranlarının yüksek olduğu bir bölgeye kaputu aralık bir araba bırakır.Aynı model başka bir araba da zenginlerin yaşadığı bir bölgeye bırakır. Suç oranlarının yüksek olduğu bölgede otomobil yirmi dört saat içinde yağmalanır ve sadece kaportası kalır. Zengin mahallemizde ise bir hafta geçmesine rağmen otomobile hiçbir şey olmaz kimse dokunmaz. Sonrasında profesör öğrencilerinden otomobilin bir camını kırmalarını ister. Öğrenciler profesörün dediğini yaparlar. Akşama kadar otomobil tanınmaz hale dönüşür. Bütün camları kırılmış, içi çöplüğe dönmüş ve kaportası çizilmiştir
Profesör şu sonuca varır:
"İlk camın kırılmasına müsaade etmemelisiniz. Veya kırılan cami en kısa zamanda tamir edin ki diğerleri bundan cesaret alıp diğer camlarınızı da kırmasınlar." Yani profesör diyor ki, hele bir düşün, ne canınız kalır ne de hatırınız. Sizi yıkılmış gören birçok insan (bunların arasında dost bildikleriniz de mevcut) hiç acımadan ve halinize bakmadan sizden paylarını alırlar. O tabloya baktığınız zaman "Sen de mi! varsın" diyeceğiniz o kadar tanıdık yüzle karşılaşırsınız ki kendinize mi yanarsınız ,verdiğiniz emeğe mi, bilinmez.
Şimdi şunun üzerine dikkatlice düşünelim. Sizi aldattığını öğrendiğiniz,yalanını yakaladığınız, ve şiddetine maruz kaldığınız insanlara nasıl tepki verirsiniz? Onları affeder misiniz veya bazı şeylerin affi ve telafisi olmaz diyerek bu insanlarla tüm ilişkinizi keser misiniz? Sizin yeterince tepki vermediğinizi gören insanlar bu tür davranışları alışkanlığa dönüştürür mü? Gelin başka bir açıdan da bakalım. Evde veya işyerinde, başkalarının yapması gerekenleri birkaç kez üstlendiğinizde, yaptığınız iyilik,sonra göreviniz haline geliyor mu?
Üzerine gidilmemiş bir kötülük ,zamanında söndürülmemiş bir kıvılcım ve sınırları net çizilmemiş sorumluluklar, sonrasında önüne geçilemez büyük sorunlar olarak karşımıza çıkmaktaıdr. İnsanlara sizinle ilgili konuşurlarken "ona bir şey olmaz, o halleder ,o alışkın, o güçlüdür, " rahatlığını asla vermeyin. Çevrenizdeki herkes sizin , istemediklerine "Hayır!" dediğinizi, canınızın yandığını en önemlisi de kendinizi önemsediğinizi bilsinler.
Siz hiçbir hayatın ,hiçbir ortamın, hiçbir insanın kırık camı değilsiniz. Hiç kimsenin sizin hakkınızda böyle düşünmesine de müsaade etmemelisiniz. Hayatta herkes değerini kendi belirler.
Ve inanın siz de çok değerlisiniz...