Yapılan araştırmalara ve anketlere bakıldığı zaman, İskandinav ülkelerinde yaşayan insanların mutluluk oranı bir hayli yüksek.
Kötü hava şartlarına rağmen mutluluklar.Bu mutluluğun sebepleri arasında ilk olarak ekonomik kalkınmışlık ve yüksek refah seviyesi gelse de bunların dışında bu durumu etkileyen birçok sebep bulunmakta.
Ekonomik kalkınmışlık konusunda, İskandinav ülkelerinde yaşayan insanların hepsinin zengin değil.
Lüks arabalarla dolu bir cadde de görebilceğiniz gibi ışıltıdan uzak eski yapılarla donatılmış sokaklar da görebilirsiniz. İskandinav ülkelerinde yaşayan insanların huzur dolu hayatının kaynağını inceleyelim.
Avrupa ülkelerinin genelinde “Old Town” (Eski Şehir) ayrımına rastlamak mümkün. Tarihi yarımada olarak da düşünülebilir. Oldt Town’ da sokaklar genelde uzun ince ve dar olurlar. Yollar gidiş ya da dönüş olmak üzere tek şeritten oluşur ve labirent gibidir. Bu durumda insan yol bilinci kazanııyor bir bakıma. Girilmemesi gereken yollar kullanılmıyor.
Bu düzen, bir stres kaynağı olan şehirleşmenin ve kaotik yolların, İskandinav ülkelerinde minimuma indirilmesini sağlamakta.
Minimal yaşam düzenliliğin sonucu olarak görülebilir ancak buradaki minimalizm, kullanılan arabaların da çok fazla yer kaplamayan modellerden tercih edilmesi ve şehir içi evlerin çok büyük olmaması olacaktır. Danimarka’da insanların günlük hayatlarından ‘araba’ sözcüğünü çıkarılmış durumda. Çoğu zaman ulaşım içi bisikleti tercih ediyorlar.
Tarihsel bir bakış açısıyla baktığımızda , İskandinav toprakları büyük imparatorluklar için arzu edilen topraklar arasında değildi. Ancak bu durum onları olumsuz olarak etkilemedi.
Aksine, bu durum bireyselliği koruyan, insan yaşamına ve değerine önem veren, , toplum faydalarını öne çıkaran kurallar benimsemesi ve özgürlükleri korumasını sağladı. İsveç’te sokak ortasında bulunan, kimlere ait olduğu bilinmeyen, ancak tarihi bir değeri olduğu aşikar eski bir yapı var. Yapı bulunduğundan beri tek bir zarar görmemiş. Hatta olumsuz hava şartlarında üstüne bariyer bile kuruluyormuş.Bu durum hoşgörünün ne kadar önemli olduğunu anlatmakta.
İsveç’te yaşayan bir üniversite öğrencisi, kendi ülkesini başkalarına tanıtmaktan mutluluk duyar ve bu işi sevdiği için gönüllü olarak yapar. Para kazanmadığı ve okuduğu bölümle alakasız olduğu için endişe duymaz.
Amacı ise toplumlar arası iletişimi sağlamak ve mutlu olduğu işi yapmak. Okuduğu bölüm istediği bölüm olacak. Bilgiyi hep üste tutacak ve pişmanlık duygusunu hissetmeden mezun olacak. Kendini ortaya koyup kendi iş tanımını kendisi geliştirecek. İskandinav ülkelerinde yaşayan insanlara imrenmemek elde değil, ancak asıl amaç kendi hayatımıza uygulamamız ve onlardan edindiğimiz dersler olmalı.