Flannan deniz feneri bekçilerinin 122 yıldır çözülemeyen, insana "Yer yarıldı da içine mi girdiler?" diye düşündüren gizemli kayboluş hikayesini sizler için derledim.
Flannan Deniz Feneri Bekçilerinin 122 Yıldır Çözülemeyen Gizemli Kayboluş Hikayesi
26 Aralık 1900 tarihinde, Eilean Mor Deniz Feneri’ne gitmek amacıyla küçük bir gemi Flannan Adaları’na doğru yola koyulur. James Harvey’in kaptanlığını yapmış olduğu ve yedek muhafız Joseph Moore da dahil olmak üzere gemi Eilean Mor’un iskelesine doğru yaklaşır, fakat hiç kimse onu karşılamak için gelmez. İşaret fişeği gönderir ve siren çalar, fakat adada herhangi bir hareketlenme olmaz. Moore adaya tek başına inmek zorunda kalır.
Önce üç yağmurluktan ikisinin kayıp olduğunu ve deniz fenerinin kapısının kilidinin olmadığını fark eder. Mutfağa gittiğinde yarım kalmış yemeği, devrilen sandalyeyi ve durmuş mutfak saatini görür. Deniz fenerinin geri kalanını bulmaya çalışır, fakat bekçilerden hiçbir iz yoktur.
Kaptana haber vermek amacıyla gemiye geri döne ve karargaha telgraf çeker:
“Flannan Adaları’nda trajik bir kaza oldu. Üç koruma adadan kayboldu. Bugün öğlen adaya vardığımızda adada herhangi bir yaşam belirtisi yoktu. Elde edilen bulgular bir kazanın bir hafta ya da bir hafta içinde yaşanmış olabileceğini gösteriyor. Vinci sabitlemeye çalışırken uçurumdan düşmüş veya boğulmuş olabilirler.
Artık gece. Onlar için yapabileceğimiz bir şey yok. Siz düzenlemeleri yapana kadar deniz fenerini çalışır durumda tutmak için Moore, Macdonald, Buoymaster ve iki mürettebatı adada bıraktım. Sizden haber alana kadar Oban’a dönmeyeceğim. Aynı telgrafı siz yerinizde olmazsınız diye Muirhead’e de gönderdim. Sizden bir telgraf gelirse diye kapanana kadar telgraftan ben sorumlu olacağım.”
Günler sonra, üç muhafızı da işe almış olan ve onları tanıyan Robert Muirhead, olayı araştırma maksadıyla adaya gitti ve deniz fenerinin kayıtları haricinde Moore’un raporlarından başka bir şey olmadığını fark etti. Son birkaç gün içerisindeki kayıtların olağandışı olduğunu gördü. 12 Aralık günü ikinci asistan Thomas Marshall şunları kaydetti: “Rüzgar 20 yıldır görmediğim kadar güçlü. Baş koruma James Ducat sessizleşti ve üçüncü Asistan William McArthur ağlıyor.”
Tuhaf olan şey ise; William McArthur mevsimlik bir denizci olarak çalışıyordu ve İskoçya’nın "en sert adamı" olarak bilinirdi. Öyleyse neden bir fırtınada gözyaşları içerisindeydi? 13 Aralık kayıtlarında ise fırtınanın hız kesmeden sürdüğü ve üç adamın da dua ettiği yazmaktaydı. Deniz seviyesinin 45 metre yüksekliğinde olan bu yeni inşa edilmiş ve güvenli sayılabilecek deniz fenerinde; fırtınanın sona ermesi için dua eden üç deneyimli bekçi mi? İşin garip yanı, 12-13-14 Aralık tarihleri arasında o bölgede yaşanan ve rapor edilen herhangi bir fırtına olmamıştı, hava gayet sakindi ve asıl fırtına adaya "17 Aralık" tarihine kadar vurmadı.
Son kayıt ise 15 Aralık’tan idi: “Fırtına geçti, deniz sakin. Tanrı her şeye kadirdir.” Muirhead kayıtları okuduktan hemen sonra yağmurluğa çekildi. Oldukça soğuk bir kış mevsimi olmasına rağmen muhafızlardan biri neden yağmurluğu giymeden dışarı çıkmıştı? Üstelik, yönetmelikler ve kurallar gereği bu tamamen yasaklanırken neden üç bekçi birden çalışma bölgelerinden aynı anda ayrıldı?
İskele bölgesinde çok daha fazla ipucu bulundu. Muirhead, uçurumların üzerine yayılmış olan halatları gördü. Normalde malzeme vinci üstünde, kahverengi bir sandığın içerisinde ve iskelenin 21 metre yukarısına doğru yerleştirilmesi lazımdı. Belki de göğüs kısmı hareket ederek düştü. Gardiyanlar da dalgaların gelmemesi için ipleri geri almaya çalışıyorlardı ve onları alıp götürüyorlardı. Bu teori, olayın ilk ve en çok kabul göreniydi. Muirhead’in yönetim kuruluna sunmuş olduğu resmi raporda bu yazılıydı.
Benzer içerikler için buraya tıklayınız.
Bu gibi haberlerinin devamı için parafesor.net sitemizi ziyaret edebilirsiniz.