Tarihin gelmiş geçmiş en kötü insanı olan Caligula, Roma İmparatorluğunun üçüncü imparatoru olarak görev yapmıştır. Aşırı savurganlığı, tuhaflığı, ahlaksızlığı ve acımasızlığıyla tanınır, despotluğuyla…
M.S. 12. yüzyılda Roma’da Calıgula adında bir çocuk dünyaya geldi. Fakat kimse ilerde bir caniye dönüşeceğini bilemezdi. Psikolojik rahatsızlıkları olan bir ailede yetiştirilmiş olması büyüdüğünde de kötü olmasına ortam hazırlamıştır. Garip sayılabilecek ilk hareketi, kellik kompleksiyle başladı. Kendisine yüksekten bakılmasını istemediği için çevresindekilerin de saçlarını kazıttı.
Caliugla, farklı ülkelerden getirttiği tanrı heykellerinin kafasını kesip, kendi kafasına yerleştirmiş, böyle yaparak tanrılığını ilan edip kendisine kurban kesilmesini emretmiştir. Sapkınlığı daha da ileri götürüp kız kardeşinden çocuk yapıp doğumundan önce kardeşinin karnındaki cenini aldırıp onu da yarı tanrı ilan etmiştir.
Kardeşi Drusilla öldüğünde yas ilan etti ve halkına aile yemeğini, sokakta birbiriyle konuşulmasını, gülmeyi ve yıkanmayı yasaklamıştır. Bu yaptıklarına rağmen “Vatanın ve orduların babası, en iyi ve en büyük hükümdar, inançlı adam” gibi birden fazla takma ismi vardır. Tabii ki hepsini de kendi koymuştur. Bunlar yaşandığı zamanlarda Roma İmparatorları dokunulmaz ve dünyanın en güçlü insanlarıydı. Bu güçten dolayı da bu karakterdeki insanların saçma davranmalarına olanak sağlamıştır.
Caligula ile göz göze gelen bilir ki ölüm fermanı yazılmıştır. Mühendislerine yaptırdığı işkence aletleriyle insanların kemiklerini canlı canlı söktürüp izlerdi. Bundan da büyük bir zevk alırdı. İzlemekle de yetinmeyip, sofrada tadına da bakardı.
Yaptığı harcamalar yüzünden devletin kasası boşalsa bile her zaman dolduracak çözümleri de vardı. Fikirlerinden biri; zenginleri öldürüp mallarını ele geçirmekti. Caligula bununla da yetinmeyip genelev açtı. Burada Senato üyelerinin ve Roma’ daki güçlü insanların ailesindeki kadınları çalışmaya zorladı. Açılışta da halkına şöyle seslendi: “Ey Roma Halkı, Tanrınız sizin için ne hediyeler getirdi. Bütün senatörlerin ailelerini size veriyorum. Ufak bir bedel karşılığında onlarla istediğiniz gibi oynayın!”
Caligula; senatörlere güvenmediği için dostu olarak gördüğü atını senatör yapıp atına da saray hazırlattı. Bazı zamanlarda ise atıyla uyuduğu bile söylenmektedir. Senatörlerden çok nefret ettiği için at üstündeyken satlerce onları da yanlarında koştururdu. Bazende onları kadın gibi giydirip dans ettirerek eğlenirdi. Şişmanları daha komik gördüğü için genelde tercihi onlar olurdu. Bazı senatörleri öldürdüğü halde sanki hayattaymış gibi toplantıya çağırırdı. Gelmedikleri için de intihar söylentisini ortaya atardı.
Caligula Gladyatör dövüşlerini severdi. Hatta hasta, yaşlı ya da engelli kişileri dövüştürüp izlemekten de zevk alırdı. Bazen de cüce savaşları yaptırırdı. Roma’da egzotik hayvanlardan fil ya da aslan dövüşleri de fazla sevilirdi. Arenada dövüşecek hayvanlara yem olarak küçükbaş hayvanları verilirdi. Fiyatların pahalı olduğunu gören Caligula; yem olarak esir aldığı insanların verilmesini emretmiştir. Seçimi de “şu kel adamdan, şu kel adama kadar” diyerek kendi belirlemiştir.
Caligula döneminde yaşadığı felaketten dolayı unutulmaktan çok korkuyordu. Mesela İmparator Augustus Devri Varus bozgunuyla ya da İmparator Tiberius Devri Fidina’ daki tiyatro çökmesi ile anılır. Caligula da bundan dolayı yangın, sel, deprem olması için dualar ederdi.
Tüm Tanrı ve Tanrıça’ların kılığına girerek Afrodit gibi dolaştı. Neptün ile kavgalı olduğu için denize askeri çıkarma yapıp, deniz kabuklarını topladığı da bilinmektedir.
Bir gün general Prachus’ u idam etmek ister fakat bir sebep bulamaz. Çünkü general cok dürüst bir askerdir. Caligula da ona şöyle söyler: “Sen dürüst bir adamsın Prachus. Bu nedenle gerçek bir Romalı olamazsın! Seni vatana ihanetten tutukluyorum!”
Bir gece konsüllük yapmış üç kişiyi sarayına çağırdı. Öldürüleceklerini düşünüp korksalar da zorla dans etmek için çağırıldıklarını duyunca biraz sevindiler. İçinde iyilik barındırmayan Caligula’ nın bu tavrı insanları şaşkına çevirir. Caligula; kötülüğün, zalimliğin vücut bulmuş haliydi. İnsanlar nefret ettiği için Caligula çoğu zaman taşlandı.
Yaptığı şakalar da sadece kendine komik gelirdi. İdrarını Senatörlerin yemeklerine yapardı. Öldürdüğü kişiyi de onlara yedirir ve yemek sonunda bu yaptığını anlatıp onların kusmasından zevk alırdı.
İmparator Tiberius, Caligula’ yı evlat edinmişti. Küçük yaşlarında bile acımasız olduğu belli oluyordu. İdamları izlemeyi sever, garip giysilerle sokakta danslar ederdi. Etrafındakilere zorla yamyamlık yaptırırdı. Tiberius; Caligula’ nın Romalılar için su yılanı, tüm dünya içinse piton olduğunu söylemiştir.
Tam ismi Gaius Julies Caesar Augustus Germanicus’ tur. Küçükken ordu kampında asker kıyafeti ile gezdiği için “ küçük çizme” anlamındaki “Caligula” lakabı bir asker tarafından ona verilmiştir.
Suyu taşıran son damla; atını senatoya getirip “ Artık yeni konsülünüz ol!” demesi olmuştur. M.S. 41 yılında spor müsabakası sonrasında gardiyanlar Caligul’ a saldırır. 30’ dan fazla bıçaklanır ve bazı parçaları da köpeklere verildi. Sığ bir mezara gömülür ve karısı, kızı da öldürülür. Öldükten sonra heykellerini yıkıp, Roma tarihinden silmek için çalışmalar başlatıldı.
Caligula’ yı anlatan binlerce kitap yazıldı. İzlediğimiz korku filmdeki karakterler Caligula’ dan esinlenilmiştir. En önemli film ise Tintoo Brass yönetmenliğindeki “Caligula “ filmidir. Tarihçiler ve uzmanlar yapılan tüm bu sapkınlıkları şizofreni, epilepsi gibi hastalıklara bağlı olduğunu düşünüyorlar.
Bu gibi haberlerinin devamı için parafesor.net sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
Benzer içerikler için buraya tıklayınız.