Kendisini "son kabadayı" olarak nitelendiren ve Kurtlar Vadisi dizisinde Süleyman Çakır karakterine ilham veren Alaattin Çakıcı kimdir?
İnfaz indirimi yasası sayesinde, uzun bir zamandır cezaevinde bulunan ve kendisini "son kabadayı" olarak nitelendiren ve Kurtlar Vadisi dizisinde Süleyman Çakır karakterine ilham veren Alaattin Çakıcı kimdir?
Alaattin Çakıcı, Türkiye'de bir dönemin en önemli yeraltı mafyalarındandır. Gençlik zamanlarında mhp ve ülkücü çevrelerde bulunmuş ayrıca Mit'e alınması düşünülmüş fakat daha vazgeçilmiştir. Aslen Trabzon, Arsinli'dir.
Dündar Kılıç'ın kızı Uğur Kılıç'la evlendikten sonra ünü daha da artmıştır. Ancak bu evlilik uzun sürmemiş ve Uğur Kılıç'ın, ihanet sebebiyle Çakıcı'nın bir adamı tarafından vurulmasıyla bitmiştir.
Flash Tv'de canlı yayına katılarak Metin Arslan cinayetini kabul etmesi ve DYP-RP (refahyol) hükümeti için sarf ettiği sert sözler gündem olmuştur. Başbakan Tansu Çiller'e canlı yayında hakaret edebilen, bir diğer başbakan Mesut Yılmaz'a yumruk attırabilecek güçte bir kişi olmuştur.
Fransa'da yakalandıktan sonra 1,5 sene cezaevinde zor koşullar altında yaşamıştır. Ayrıca Kurtlar Vadisi isimli dizide Süleyman Çakır karakterinin Çakıcı'dan esinlenildiği belirtilir. Son olarak Karagümrük çetesi elebaşı ''Nuriş'' lakaplı Nuri Ergin'le olan mektup savaşları medyaya konu olmuştu.
Türkiye'ye seneler sonra ilk defa geldiğinde, cezaevi arabasından indiğinde kafasını çarpmış ve bir polis memuru tarafından "aman dikkat et ağabey" denilerek nazik bir şekilde uyarılmıştır. Polisin bu sözü Türk medyasında tartışma konusu olmuştur.
Avusturya'da yakayı ele verdikten sonra çıkarıldığı mahkemede onu en çok kızdıran şeyin kendisine mafya denmesi olduğunu belirtmiştir. Söz konusu röportajında (Sözleri aynen aktarılmıştır)
"En çok kızdığım şeylerden biri, bana ‘mafya’ denmesi. Mafya; silah kaçakçılığı, uyuşturucu ve kara para ile uğraşır. Allahıma binlerce şükür, benim bu konularla yakından uzaktan ilgim yok. Zaten suçlandığım konular bellidir. Onun için diyorum ki ben mafya değilim, kabadayıyım. Hatta iddia ediyorum, en son kabadayıyım. Zira gerçek kabadayı kalmadı. Eline silah alarak savunmasız insanları korkutan, uyuşturucu, silah kaçakçılığı yapan, büyüğüne saygı, küçüğüne sevgi göstermeyen kişiler mafyadır.
Ben yaşı benden bir ay bile büyük olan kişiye ağabey diye hitap ederim. Halen annem bağırdığında cevap vermez, susar, siniri geçince sarılır elini öperim. Bu saygı, gelenek göreneklerimizde vardır. Kabadayı, gücü ne olursa olsun düşmanı bile misafir gelse, o an husumeti bir kenara bırakır, ayağa kalkar, en iyi şekilde ağırladıktan sonra gönderir. Kabadayı, savunmasız insanlara korku salmaz, tam tersine yardım elini uzatır, ama ülkeyi soyanların haksız kara para kazananların korkulu rüyasıdır."
Karısı Uğur Çakıcı'nın 1995 yılında Uludağ'da öldürülmesiyle alakalı söylemiş (aynen aktarılmıştır):
"Babası Dündar Kılıç, ben Amerika’dayken devamlı telefonla arayıp ‘Alaattin, eşin olmadık ahlaksızlıklar yapıyor, üst düzey bir emniyet yetkilisi ve bir kadınla ilişkisi olduğu dedikoduları ayyuka çıktı. bu kadın hepimizi rezil ediyor. buna bir çare bul, ne yapacaksan yap bu böyle devam edemez. ya gel namusunu temizle, ya Amerika’ya yanına aldır, işi hallet ya da başka bir yolla bu sorunu çöz’ diyordu. Dündar kılıç’ın bütün bu konuşmalarını ben kasete aldım. Hatta Uğur’a da dinlettim.
Daha sonra Uğur’un yaptığı ahlaksızlıkları duyan bir arkadaşım, onu Uludağ’da görünce silahı çekip vuruyor. Mahkemeye çıkıp itiraf edip cezasını da yedi zaten. Ben Kılıç Ailesi’ne iki kez iyilik yaptım. Onlara; birincisi kimliğimi, ikincisi de onurumu verdim. Onlar buna saygı göstermediler. Uğur Kılıç’la evlenirken benim için dünyanın en değerli kadını olan Rabia sultan eşim Gönül’ü haberi olmadan boşayarak büyük haksızlık yaptım. Bütün bu yaptıklarıma rağmen Kılıç ailesi bana saygı ve onur duyması gerekirken kıymet bilmediler, nankör çıktılar ve kalleşçe kardeşim Gençağa’yı sırtından vurdular."
Alaattin Çakıcı ile Tevfik Nurullah Ağansoy arasında o dönemler husumet boy göstermiştir. Çakıcı, Tevfik Ağansoy'u öldüreceğini herkese duyurmuştu. 28 ağustos 1996'da İstanbul Bebek'te bir Cafede Tevfik Ağansoy Alaattin Çakıcı'nın adamları olduğu öne sürülen kişiler tarafından öldürülürken bu sırada aynı mekanda bulunan Selçuk Ural da denize atlayarak ölmekten kurtulmuştu.
Yine o dönem gündemde olan bir diğer husus Sibel Can'ın manken Karahan Çağatay ile bir seks kaseti olduğunun öne sürülmesiydi. Sibel Can'a bu hususla alakalı şantaj yapılması üzerine Hakan Ural'ın Nuri Ergin'den yardım istediği ileri sürülmüştü. Daha sonra Karagümrük çetesi şantajcı olduğu söylenene Cem Kuzu'yu yakalayıp öldüresiye dövdükten sonra çıplak fotoğraflarını çekmişti. Bunun karşılığında Karagümrük Çetesi'nin lideri Nuri Ergin'e Hakan Ural'ın para ve bir Rolex verdiği ortaya çıkmıştı.
Nuri Ergin DGM (Devlet Güvenlik Mahkemesi) yargılandığı zaman adliyeye götürülürken, "denize kaçamaz bir daha, mermi manyağı yaparım onu" sözünü sarf etmişti. İşte buradaki gönderme Tevfik Ağansoy cinayeti esnasında Selçuk Ural'ın denize atlamasınadır. Bu sebeple bu cinayetin Çakıcı değil, Ergin tarafından işlendiği de ihtimaller arasındadır.