Spor yazarları da bu mücadeleyi değerlendirirken çarpıcı ifadeler kullandı. İşte o detaylar...
LEVENT TÜZEMEN - KİRALIKLAR GERİ DÖNSÜN
Gençleştirme popülizmi ile kurulan Galatasaray kadrosunun fiyasko hale geldiğini izlemeye devam ediyoruz. Kadro mühendisliği konusunda yaşanan fiyaskoyu sadece Fatih Terim'e yüklemek ve yönetimi dışarda tutmak haksızlık olur. Çünkü yönetimin desteğiyle bu oyuncular alındı. Bu takım nokta transfer yapılmaz ise kaybetmeye devam eder. Yönetimin ekonomik gücünün olmadığını biliyorum.
Eğer imkan varsa kiraya verilen kaleci Okan, Yunus ve Emre Akbaba geri alınsın. Neden mi? Emre Akbaba 17 maçta 8 gol atıp 4 asist yaptı. Yunus 18 maçta 6 gol (İkisi Galatasaray'a) atıp 7 asist yaptı. Kaleci Okan Nef Stadı'nda Galatasaray ataklarına duvar oldu. Sonuç; bu üç oyuncu Galatasaray'dan tam 9 puan aldı. Ayrıca sözleşme uzatılmayan Donk gol atarken Galatasaray'ın çoğu atağını engelledi. Bu oyuncuların yerlerine alınanlar hep karavana attı.
Bu işler Domenec'i hoca yaparak, futbolcu sihirbazı denilen Campos'u getirerek çözümlenmez. İspanyol hoca kararları kendi verdiyse Kasımpaşa'ya karşı maceracı bir kadro çıkardı. Teknik becerisi oyuncularla geriden pas yaparak oyunu başlatmak hele hele kalede İsmail Çipe varken ısrar etmek komediydi. Aanholt-Alpaslan-Cicaldau üçlüsünden kurulan orta sıfır verimle oynadı. Galatasaray adına alkışı tek başına hak eden kişi Kerem oldu. Genç yıldız çok çalıştı, pozisyona girdi, pozisyon üretti ama çevresindekiler hep kaçak dövüştü.
Halil güzel bir gole imza attı ama Donk'un attığı golde hatalıydı. Çünkü Halil yakın durduğu Donk'u korner atışından sonra anlamsızca terk edip boş bıraktı. Galatasaray tarihine UEFA ve Süper Kupa'yı kazanmış yönetici olarak geçen başkan Burak Elmas artık şapkasını öne koyup "Ben ne yapmalıyım?" diye karar vermelidir.
SERKAN KORKMAZ - GİDİŞAT FECİ!
Sezon başında, Galatasaray'ın kadrosunun sadece ezeli rakiplerine kıyasla değil, ligin standartları göz önüne alındığında da "kötü" olduğundan şüphelenirken hayli yalnızdım. Çalışmalar muhabir haberlerinde, transferler ise sosyal medyada öve öve bitirilemiyordu. Haftalar ilerledikçe "dört büyükler" içinde en kötü kadronun Galatasaray'daki olduğuna iyice emin olmuştum.
Avrupa maçlarındaki farklı oyun ve iyi skorlar, ligde Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın da kötü gitmesi, Fatih Terim gibi deneyimli ismi varlığı hala pek çok kişinin umudunu diri tutmaya yetiyordu. Fakat elindeki en iyi orta saha Cicaldau olan sarı-kırmızılılar üç golcüsü arasından birinde karar kılamamış, Boey'in sakatlığı ve Van Aanholt'un istikrarsızlığıyla kanatlardan da yaralıydı. Şampiyonluk tek kelimeyle imkansızdı.
Oyuncu grubunun potansiyelini erken idrak eden Fatih hoca, Avrupa'da doğru oyunu bulmuş ama ligde açmazdaydı. Galatasaray düşme hattına çok yakın. Ligin ilk yarısında, Muslera, Mohamed, Babel ve Feghouli gibi isimler her ne kadar ağır eleştirilere maruz kalmış olsalar da kadroyu camianın alıştığı oyuncu kalitesi standardına yakın tutuyordu.
Onların yokluğuna bir de (her ne kadar istenen potansiyelde olmasalar da) Berkan-Taylan ikilisinin yoklukları eklenince, pek çoğumuza göre küme düşmenin güçlü adayı Kasımpaşa karşısında debelenen, acz içindeki takıma evrilmek kaçınılmazdı. Galatasaray, golü ancak kontradan ya da duran toptan bulabilirdi.
Galatasaray, orta sahada, stoperde sanki eli çok bolmuşçasına, umarsızca gönderdiği Donk'un golüyle skor 1-1'e geldi. Kerem'in direkten dönen şutunun ardından her fırsatta Galatasaraylı olduğunu söyleyen Umut Bozok ("Ölümüne Galatasaray" diye bir tweet'i bile var) Kasımpaşa'yı öne geçirdi.
Bence sarı kırmızılılar, "transfer sihirbazı" Campos'a değil de muhtemelen kaybedilecek Trabzon maçının ardından lige verilecek mini arada sıkı bir kamp yapmaya yoğunlaşsınlar. Keza; dibe doğru hızla seyreden gidişat tek kelimeyle; feci!.
REHA KAPSAL - SORULAR VE CEVAPLAR
Galatasaray'ın bu hale nasıl geldiği irdelenmeli. Geçen sene averajla şampiyonluğu kaçıran takımın, bir anda bu kadar geniş çaplı kabuk değiştirmesi bir futbol takımı için doğru değildi. Avrupa'da da bunun örnekleri çok yok. Kadro değişikliği olacaksa bu oyuncuların özelliklerine göre doğru oyun tercihleri seçilmeliydi. Bununla beraber doğru oyunculara, kulübün hedefleri de anlatılmalıydı.
Galatasaray'ın, sezon başından beri özelikle lig mesaisinde oyun uygulamalarında kötü alışkanlıkları vardı. Bu İspanyol hocadan sonra 10 günde çok az bölümü değişebilir mi diye düşündüm. Gördüğüm tablo olandan daha da geriye gitmesi. Daha sezonun bitmesine 4 ay gibi ciddi bir süre varken çok büyük sıkıntıların beklediği de net bir şekilde aşikar. Top ayağındayken organize savunmalara hücum edemeyen, iki kenar beki devamlı çizgilerde yer alan ve oyuna genişlik vermeyen Galatasaray görüyoruz. Orta sahada van Aanholt ve Alpaslan ile oyunu kurgulamaya çalışıyorlar. Dikine oynayamayan, hatlar arasına topu sokamayan, oyun hareketliliği olmayan bir takım sahada. Geçiş hücumlarının en önemli prensibi savunmanın arkası ve önünde top almaktır. Şerit değiştirerek de bunu hücum çeşitliliğine dikine monte etmek gerekir.
Birçok hücum özelliğini sezon başından bu yana kadar Süper Lig'de uygulamadığı gibi top rakipteyken de pres ve karşı presi de doğru yapamıyorlar. Bu eksik oyun anlayışıyla zaten ligimizde topu rakibe bırakan bu takımın işler çetrefilleştikçe teknik ve mental olarak da eksikleri ortaya çıkmış oldu. Galatasaray'ın başarılı olduğu sezonlarda iç sahada baskıyla korku salan oyun anlayışı vardı. Bunun yerine rakiplerine davetkarca davranan oyun felsefesi ve kültürü olmayan, bir de gençlerin başarısızlık geldikçe sorumluluk almaktan kaçan kaygılı bir oyun ortamı ortaya çıktığı gözlemleniyor.
Takımın yalnızca saha içi problemi yok, saha dışında da başka sıkıntılar görülüyor. En önemli eksikliklerden biri de bu sıkıntıyı giderecek liderlerin ve arkadaşlık ortamının iyi olmadığı da gözlemleniyor. Bu içinden çıkılmaz kötü durumda Galatasaray'ın teknik heyeti, futbolcusu ve yönetimin bu soruları kendi içinde acımasızca birbirlerine yöneltip cevapları da bir an önce bulması gerekir. Bunu da uygulamaya geçirmesi lazım.