Rusya'nın, Ukrayna savaşının diğer Baltık ülkerine sıçrama ihtimali artıyor.
Tarih boyunca farklı devletler ve halklar arasında mücadeleye sahne olan Karadeniz, 2022 yılının başından itibaren yeniden tüm dünyanın dikkatlerini üzerine çekmiş bulunuyor. Başta Türkiye olmak üzere birkaç ülkenin Slav kardeşleri masaya oturtma ve böylece on binlerle ifade edilen kayıplara ve milyonlarla ifade edilen göçlere son verme çabasına rağmen bölgede istikrarın yakında sağlanması beklenmiyor. Rusya’nın Ukrayna’da planladığı gibi kısa sürede amacına ulaşamaması, Ukrayna’nın ise giderek direncinin artması ve Batı ülkelerinin Ukrayna’ya askeri teknoloji yardımını arttırması gibi faktörler de bölgede istikrarın yakında sağlanamayacağının işaretleri.
Tarafların karşılıklı suçlamalara rağmen istikrarsızlığın yayılmasından kaçınılması gerektiğini vurgulamaları da sessizliğe dair öngörüyü kuvvetlendiriyor. Ancak şu da bir gerçek ki Dinyester Yanı Bölgesi maalesef “her an patlamaya hazır bir sorun” olarak kalmaya devam edecektir.
Ukrayna’daki gelişmeler, baştan beri iki Slav ülkesi arasındaki münasebetler boyutunu aştı ve Rusya ile Batı arasında Ukrayna’da yürütülen savaşa dönüştü. İki aydır tüm dünya dikkatlerini bu bölgeye yoğunlaştırdı. Başta Suriye ve Afganistan olmak üzere diğer tüm sorunlar adeta unutuldu. Gelişmeleri yakından takip eden ülkelerin başında eski Sovyet cumhuriyetleri de var. Baltık ülkeleri bağımsızlıklarından itibaren Rusya’dan uzaklaştıkları gibi AB içerisinde sürekli Rusya karşıtı propaganda yapıyorlar. Belarus, özellikle Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun son yıllarda Batı ile yaşadığı sorunlar dolayısıyla Moskova’yla birlikte hareket ediyor. Orta Asya ülkeleri ise meseleye çok temkinli davranıyorlar. Ancak en dikkat çekici yaklaşımı sergileyen ve aynı zamanda da en büyük kaygılara sahip olanlar, Moldova ile Gürcistan’dır.
Her iki devlet de baştan beri Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara katılmayacaklarını açıkladılar. Bunun birinci sebebi; zaten zor durumda olan ekonomilerinin bunu kaldıramayacak olması. İkincisi ise bu aşamada Moskova ile daha fazla sorun yaşamak istememeleri... Bir başka sebep de şüphesiz her iki devletin de halihazırda toprak bütünlüğü sorunu yaşaması. Daha 2008’de Güney Osetya ile Abhazya, Gürcistan’dan bağımsızlığını ilan ettiler. Her ne kadar bu cumhuriyetlerin bağımsızlığı Rusya dışında neredeyse hiçbir ülke tarafından tanınmasa da zaman onların lehine işliyor. Moldova’nın da 1991’den itibaren Dinyester Yanı Bölgesi sorunu ile başı dertte...
Son günlerde ise Moldova ve Dinyester Yanı Bölgesi bir kez daha Avrupa’nın dikkatini çekti. Bunun sebebi, 25 Nisan’dan itibaren Dinyester Bölgesi’nde meydana gelen patlamalar. Hedef olarak Tiraspol’deki askeri havaalanı, Grigoriopol ilindeki radyo kuleleri, Parkanı köyündeki askeri müesseseler seçildi. Dinyester Yanı Bölgesi yetkilileri, olayların müsebbibi olarak Ukrayna’yı görürken Moldova Devlet Başkanı Maia Sandu, sorumluların bölgedeki güçler olduğunu dile getirdi.
Dinyester Yanı Bölgesi’ndeki söz konusu gelişmeler, birkaç açıdan önem arz ediyor. Öyle anlaşılıyor ki Rusya, Ukrayna’nın güneyinden ilerleyerek Odessa’yı içine alacak şekilde Moldova sınırına çıkmayı planlıyor. Böylece Moskova bir taraftan Ukrayna’nın denize çıkışını ve Ukrayna’nın Kırım’la bağlantısını kesmiş olacak. Bunu başardığı takdirde Rusya, ayrıca yıllardır desteklediği ve Moldova ile ilişkilerinde de kullandığı Dinyester Yanı Bölgesi ile de komşu olacak ve böylece bu bölgeyi de kontrol altına alacak. Rusya aynı zamanda tıpkı Gürcistan ve Ukrayna örneğinde olduğu gibi Moldova’nın da AB ve NATO ile entegrasyonunu engellemeye çalışıyor.
Dinyester Yanı Bölgesi’nde yaşanan patlamalardan hemen sonra Moldova’daki bazı sağ parti temsilcileri Romanya ile birleşme konusunu bir kez daha gündeme getirdiler. İşin ilginç tarafı, aslında Dinyester Yanı Bölgesi sorununun ortaya çıkmasında da bu yaklaşım etkili olmuştu. Dolayısıyla bölgedeki patlamalar, karşılıklı suçlamalar ve Moldova ile Romanya’nın birleşme konusunun yeniden gündeme getirilmesi, bölgenin daha fazla istikrarsızlaşmasına yol açabilir. Dinyester Yanı Bölgesi’nde meydana gelen olayların arkasında kimin olduğunu kestirmek güç. Ancak tüm tarafların bunu kendi çıkarları doğrultusunda kullanacağı aşikar. Dinyester Yanı Bölgesi yetkilileri, bunu Rusya’nın desteğini istemek için bir gerekçe olarak sürebilecekken, Ukrayna hatta Batı, Rusya için ikinci bir cephe açmak için kullanabilecektir. Moskova, Dinyester Yanı Bölgesi’ne “karadan bağlanmanın” ne kadar önemli olduğunu iç kamuoyu için gösterme şansına sahip olurken, Romanya da Moldova’nın kendisiyle birleşmesinin Moldova’nın güvenliği açısından ne kadar önemli olduğunu ileri sürebilecektir. Dolayısıyla Dinyester Yanı Bölgesi sorunundaki aktör sayısı da bir anda neredeyse iki kat artmış oldu.
Söz konusu artış, tarihi arka plan ile de yakından ilgili. Nitekim bugünkü Moldova toprakları, tarih boyunca birçok komşu devletin -Osmanlı, Romanya, Ukrayna, Rusya- sınırları içinde kaldı. 13. yüzyıldan itibaren Altın Orda’nın, ardından Osmanlı Devleti’nin hakimiyetinde kalan günümüz Moldova topraklarının bir kısmı, 19. yüzyılın ortasında Rusya’nın (Besarabya Vilayeti), bir kısmı ise Romanya’nın içinde yer aldı. 1917’de Çarlık rejiminin yıkılmasıyla birlikte Besarabya Vilayeti, Moldova Demokratik Cumhuriyeti’ne dönüşürken 1918’de burası, Romanya ile birleşme kararı aldı. Rusya bu sürece karşı koyamasa da bu birleşmeyi kabul etmedi. Diğer taraftan 1924’te Ukrayna SSC’nin içerisinde Moldova Otonom Cumhuriyeti kuruldu. 1940’ta Sovyetler, eski Besarabya Vilayeti’ni Romanya’dan alarak ve burayı Ukrayna içerisindeki Moldova Otonom Cumhuriyeti ile birleştirerek Moldova SSC’yi kurdu. Görüldüğü gibi Osmanlı hakimiyetinden sonra bölge sıkça el değiştirerek istikrarsızlaştı ve bugünkü olayların da aslında temelini oluşturdu.
Dinyester Yanı Bölgesi ve genel olarak Moldova’da yaşananlar, birçok açıdan Ukrayna krizini anımsatıyor. Ayrılıkçı bölgenin mevcudiyetinin yanı sıra Rus yetkilileri, sıkça Moldova’daki Rus nüfusun baskı altında olduğunu ileri sürüyor. Ukrayna’daki “Polonya” rolünü ise burada tarihi ve siyasi sebeplerden ötürü “Romanya” üstlendi. İki mesele arasında başka benzerlikler de bulunuyor. Moldova’nın Ukrayna’dan en büyük farkı ise hem orduya (Moldova ordusu yalnızca 6 bin askerden oluşuyor) hem de askeri teknolojilere sahip olmaması.
25 Nisan’da başlayan ve iki gün boyunca zaman zaman meydana gelen patlamalar, son iki gündür kesilmiş durumda. Şimdilik bu sessizliğin devam edeceği düşünülüyor. Taraflar bu olayları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktan çekinmemekle birlikte özellikle Moldova ve ayrılıkçı Dinyester Yanı Bölgesi yetkilileri, Ukrayna’daki milyonlarca insanın (Luhansk ve Donetsk cumhuriyetleri vatandaşları dahil) nasıl yerinden edildiğini ve geri dönüşü olmayan insani, maddi ve manevi zararı gördüler. Tarafların karşılıklı suçlamalara rağmen istikrarsızlığın yayılmasından kaçınılması gerektiğini vurgulamaları da sessizliğe dair öngörüyü kuvvetlendiriyor. Ancak şu da bir gerçek ki Dinyester Yanı Bölgesi maalesef “her an patlamaya hazır bir sorun” olarak kalmaya devam edecektir.
-AA-