Psikolojik sorunların çözümünde farklı terapi teknikleri kullanılabilir. Bunlardan bir tanesi de bibliyoterapidir.
Kişi, depresyon, kaygı, yas süreçleri gibi sorunlar yaşadığında vücudundaki ve zihnindeki sorunları anlamayabilir. Bibliyoterapi, kişinin yaşadığı durumu kavraması bilgi edinmesi ve yaşadığı bu zorluğu aşması için kitapları ve hikayeleri kullanmasını amaçlar. Kitaplar çok uzun yıllardır insanların sorunlarını aşması için ve terapötik amaçlı kullanılmaktadır.
Bibliyoterapi tarihine baktığımızda birçok örnekle karşılaşırız. Aristoteles’in edebiyatın insanları iyileştirdiği yönündeki düşüncesi mevcuttur. Antik Yunan döneminde kütüphanelerin girişinde “İnsanın ruhunun iyileştiği yer” yazısı vardır. 1200'lü yıllarda insanların iyileştirilmesi için Kuran okur.
İlk olarak terapi alanında kullanımı ise Benjamin Rush’ın fikriyle gerçekleşmiştir. John Minson Galt “Okuma Üzerine Tepki ve Delilik İçin Eğlence” kitabıyla; okumanın akıl ve ruh hastalarına iyi geldiğini 1853 yılında anlatmıştır. 20. Yüzyıla geldiğimizde birçok Amerikalı ve Avrupalı psikiyatri hastanelerinde kütüphaneler inşa edilmiştir. Birici Dünya Savaşı sonunda duygusal travma yaşayan askerler için kitaplar ve kütüphanelerden faydalanılmıştır.
Bibliyoterapi için danışan ve terapist bir araya gelirler. Danışanın hayatındaki psikolojik problemler ve stres faktörleri incelenerek durum tespiti yapılır. Terapist bu tanıya göre, danışana okuması için bazı kitapları tavsiye eder. Burada önemli olan nokta önerilen kitabın danışanın yaşadığı zorlukla ilişkili olmasıdır.
Özellikle ana karakterin danışanın problemlerinde benzer problemler yaşaması önemlidir. Danışan kitabı bitirdikten sonra terapistle yeniden bir araya gelinir. Birlikte ana karakterin yaşadığı problem ve çözüm yolları üzerine konuşulur.
Kişi, terapistin önerisi ile şiir, kurmaca, kısa hikayeler ya da tiyatro oyunları okur. Bu şekilde ilk süreçte anlattığı kişisel zorluklar hakkında daha derin düşünme ve anlayış fırsatı yakalar. Yaşadığı sorunu sadece kendisinin yaşamadığını ve yalnız olmadığını anlar. Kişi yaşadığı içsel zorluklara ilişkin bir öngörü kazanır.
Bir sorun için tek bir çözüm yolu olmadığını ve farklı çözüm yollarının her zaman mümkün olduğunu kabul eder. En çok endişe duyduğu meselelerde stratejiler oluşturmak için bir bakış açısına sahip olur. Kendisi ile ilgili farkındalığı artar ve olumlu bir benlik kavramı geliştirmek için sağlam adımlar atar.
Okuduğu kitaptaki olaylara dışarıdan bakarak problem çözme becerilerini artırır. Birey yaşadığı problemin üstüne konuşmakta ve bununla ilgili çözüm aramakta daha özgür olur.
Problemlerinin benzerlerini görmek, o konuda konuşmaya dair sakıncalarını azaltır. Daha rahat bir şekilde problemini anlatabilir. Kişi bir kitapta sadece ana karakterin değil, diğer karakterlerin de yaşanan sorunlarını inceleme fırsatı yakalar. Böylece kendi hayatında, çevresindeki insanların bakış açılarını ve yaklaşımlarını daha iyi anlar.
Her şeyden önce kitap okumak, edebiyat ile başka insanların, yaşadığı zorluklara, düşüncelerine ve duygularına tanık olmak bizi her anlamda iyileştirir ve zenginleştirir.
Ancak bibliyoterapi özel olarak depresyon türlerinde, kaygı bozukluklarında, yeme bozukluklarında, madde kullanımında, yeme bozukluklarında, ikili ilişkilerde yaşanan problemlerde, özgürlük, izole olmak, ölüm ve anlamsızlık gibi varoluşsal endişelerde oldukça etkili bir şekilde kullanılmaktadır.
Kişinin yaşadığı utangaçlık, öfke kontrol problemleri, yas süreçleri gibi sorunlar da bibliyoterapinin kullanıldığı durumlardandır. Ayrıca seksist fikirler taşımak, ırkçılık yapmak gibi negatif düşünce biçimlerini iyileştirmekte de faydalıdır.