Severek dinlediğimiz meşhur türkülerin pek bilinmeyen hikayelerini sizler için bir araya getirdim. Zahidem türküsünden, merdo türküsüne birçok türkü ve etkileyici hikayeleri...
1901'de doğan Arap Mustafa, küçük yaşta kimsesiz kalmış ve akrabaları tarafından büyütülmüştür. Çocuk yaşta Hacı Bürozade Mehmet adlı bir ağanın yanında çalışmaya başlayan Arap Mustafa, ağanın kızına aşık olur. Elbette ağa kızını ona vermez. Arap Mustafa askere gittiği zaman Zahide isimli bu kız başka biriyle evlendirildiğini duyar. O da kağıda bütün acısını döker.
Kırşehir’de köyün birinde, Neşet Ertaş’ın eline bir kağıt parçası verilir. Kağıtta, öksüz bir çocuk tarafından yazılmış bir şiir vardır. Neşet Ertaş şiiri okur, öyküsünü dinler ve etkilenerek Zahidem türküsü haline getirir. Neşet Ertaş, “Benimki, boynumu bükük koyan eski bir aşk hikâyesidir. Çalgıcı dediler kız vermediler” demiş ve herkesin aslında bir Zahidesi olduğunu belirtmiştir.
Fahri Bey ile Suna Hanım arasında dillere destan bir aşk yaşanmaktadır. Bir gün kadınlar hamamında Suna Hanım’ın arkadaşı Neriman, onun sırtında olan ilginç beni görür ve bunu da kocası Mustafa’ya anlatır. Bir zaman sonra Mustafa ile Fahri Bey arasında bir tartışma meydana gelir ve Mustafa “Sen benimle tartışacağına, karına sahip çık. Ben senin karının sırtındaki beni çok iyi bilirim” der.
Fahri Bey’in başından aşağı kaynar sular dökülür, aldatıldığını düşünür. Suna Hanım’la konuşur, işin aslını öğrenir fakat içindeki kurttan kurtulamaz. Araları bozulur ve sürekli kavga etmeye devam ederler. Bir gün Fahri Bey bir kavga sonrası evden ayrılır. Döndüğü zaman Suna Hanım’ı intihar ettiğini görür. Suna Hanım intihar notunda “Kusura bakma Beyim. Şüphelerinizin sebebini uzun zamandır biliyordum. Adımı temize çıkarmanın başka bir yolu yoktu. Şunu unutma, ben seni asla aldatmadım.” yazmıştır. Fahri Bey bu acısını Sunam şiiriyle anlatmıştır.
Osmanlı zamanında Diyarbakır’a yerleşen varlıklı bir süryani ailesinin bir türlü çocuğu olmamaktadır. En sonunda dünya güzeli bir kızları olur. Suzan ismi koydukları bu kıza, süryani bir aileden geldiğinden dolayı Osmanlıca Suzan Suzi denir.
El üstünde tutulan dünyalar güzeli Suzan ile annesi bir gün kurban kesmek için Kırklar Dağı’na giderler. Burada ilk defa karşılaşan Suzan ile Adil birbirlerine aşık olup kaçarlar ve hemen o gece beraber olurlar. Haber tez zamanda duyulur, Suzan’ın şehirde adı çıkar. Buna dayanamayan Suzan, On Gözlü köprüden atlayarak intihar eder. Sevdiğinin ölüm haberini alan Adil de onun arkasından atlayarak yaşamına son verir. İki aşığın hazin sonu, bölgede yaşayan ozanlar tarafından dilden dile aktarılır.
Köyün birinde yaşayan kimsesiz ve yoksul bir genç olan Merdo, çeşme başında bir kız görür ve birbirlerine aşık olurlar. Kızı, komşu köydeki yaşlı bir adama verdikleri duyduğunda Merdo'nun dünyası başına yıkılır. Bir gün yolda karşılaştığı meczupa bu durumu anlatır. Meczup da bu durumu kızın kocasına söyler. Kızın kocası da Merdo'ya sevdiği olduğunu bilseydi kızla evlenmeyeceğini ve onunla görüşmeye devam etmesini söyler. Kendisi öldüğünde de onunla evlenebileceğini söyler.
Merdo ve genç kız bunun üzerine yeniden buluşmaya, konuşmaya başlarlar. Fakat bu durum köylülerin kulağına gider ve kızın kocasını doldurmaya başlarlar. Adam, Merdo’yu öldürmeye karar verir. Meczup, tüm bunlardan haberdar olur fakat Merdo’yu ikna edemez. Genç kız ile buluşmak için her zamanki gibi o köprüden geçen Merdo, kızın kocası ve adamları tarafından öldürülür. Meczupun anlattığı bu hikaye de dilden dile aktarılır.
Evli ve bir çocuk babası Ali, Kıbrıs’ın Mağusa Limanı’nda hamal olarak çalışmaktadır. Her akşam eve gitmeden evvel limanda bulunan meyhanede bir şeyler içer ve öyle evine gidermiş. Bir gün meyhanede işgalci İngilizler tarafından bölgeye gönderilen yedi Hintli asker ile arasında çıkan bir tartışma sonucu Ali hepsine dayak atar, kaçması söylenir fakat kendi memleketinde işgalcilerden ne sebeple kaçacağını söyler ve kalır.
Ali, ertesi gün meyhaneye gittiğinde zaman yine aynı yedi Hint askeri silahlı olarak onu beklemektedir. Birini yumruğuyla yere seren Ali, diğerlerine karşı koyamaz ve süngü darbeleri yere yığılır. Hintli askerler ibret olsun diye ölmek üzere olan Ali’yi Mağusa Limanı’na getirirler. Ali’nin eşi haberi alır ve olay yerine gelir. Ali eşinin kollarında hayatını kaybeder.
Elazığ’da bir zamanlar Bekir Hoca isimli orta yaşlı bir adam varmış. Halk tarafından sevilen Bekir Hoca, günün birinde kendinden daha genç bir kızla evlenmiş. Kızın gönlü pek yokmuş ama zaman içerisinde o da Bekir Hoca'ya alışmış. Şehrin varlıklı ailelerinden birinin oğlu olan ve Mamoş olarak tanınan Mehmet, şehir dışında eğitim görmüş ve Elazığ’a geri gelmiştir. Mamoş ile Bekir Hoca’nın eşi pazarda karşılaşır ve ilk görüşte birbirlerine aşık olurlar.
İkili arasındaki sevgi yasak aşka dönüşür. Bu durum Bekir Hoca’nın da kulağına gider. Bir gün Bekir Hoca’nın evden erken çıkmasını fırsat bilen eşi hemen Mamoş’u eve alır. Bunu tahmin eden Bekir Hoca genç aşıkları basar. Mamoş’un kalbine, kızın da yüzüne ateş ederek ikisini de öldürür. Bu hikaye dilden dile anlatılır ve türkü olur.