Kılıçdaroğlu, “Evet, Çankaya bizi bekliyor. Bunun ben de farkındayım siz de farkındasınız. Ama oturduğumuz yerde kimse bize Çankaya’yı ikram etmez. Bunun için mücadele etmemiz lazım.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Ankara İl Başkanlığı tarafından düzenlenen “İktidar Yolunda Dayanışma Yemeği” adlı programa katıldı.
Çankaya Köşkü'nü anlatan video sunumu sonrası konuşma yapan Kılıçdaroğlu, "Evet Çankaya bizi bekliyor. Bunun ben de farkındayım, siz de farkındasınız. Ama oturduğumuz yerde kimse bize Çankaya'yı ikram etmez, bunun için mücadele etmemiz lazım." ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Halkın sorunlarını içselleştirmemiz gerekiyor. Yaşadıkları sorunları yaşamamız gerekiyor. O zaman söylemlerimizdeki samimiyeti halka aktarabiliriz. Elektriğimi kestirdim, bedelini ödemeyerek. Çünkü elektriği kesilen 4 milyon insanın yaşadığı dramı yaşamak gerekiyor. O zaman siz elektriği kesilen insanların derdini samimi olarak geniş kitlelere aktarabilirsiniz. Her bir arkadaşımla birlikte mücadele edebilirsek, gücümüzü birleştirebilirsek ve en önemlisi söylemlerimizi ortaklaştırabilirsek sonuca ulaşabiliriz. Ben ayrı şey, siz ayrı şey söylerseniz olmaz. Beraber aynı şeyleri söylemek zorundayız. Birimiz A'dan söz ederken öbürümüz Z'den söz ederse halka güveni veremeyiz. Halka güven vermenin yolu söylemlerimizi ortaklaştırmaktır. Yeter mi? Hayır. Her birimiz, birbirimizi eleştirmekten vazgeçmeliyiz. Biz, beraber, ortaklaşa söylemlerimizi aynı minval üzerine götürebilirsek, emin olun halk bize oy verecek. Daha önce bize selam vermeyen insanların selam verdiğini görüyorum. Halk bizi samimi olarak bekliyor. Uzun süredir mücadele ediyoruz. Bu mücadele hak mücadelesidir. Bu mücadele aynı zamanda her insanın huzur içinde yatması için verilen mücadeledir. Bu mücadele alın terine değer verme mücadelesidir."
Bu mücadelenin aynı zamanda evine ekmek götüremeyen milyonların mücadelesi olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "İktidar yolunda yürüyeceksek, dayanışma yemeğinden hemen sonra, yarın sabahtan itibaren hepimiz çalışmak zorundayız. Çalışırsak sonuç alıyoruz. Kendi adıma söyleyeyim, eksiklerim olabilir ama şundan bütün yol arkadaşlarımın emin olmasını isterim, yorulmak bana haramdır, yorulmayacağım iktidara kadar." diye konuştu.
"Bizim yoruldum deme hakkımız yok"
Bazen kendisine "Yoruldunuz mu?" diye sorulduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, "Halk bu vaziyetteyken bizim yoruldum deme hakkımız yok." ifadesini kullandı.
Günün 24 saati çalışmaları gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Ama nasıl çalışacağız? Bu da önemli soru. Kendi kendimize konuşup, 'Biz çalıştık' dersek olmaz bu iş. Örgüt toplantısında da söyledim. Stratejinin önemini vurguladım. Çalışmayı bir strateji üzerine inşa etmek zorundayız. Şimdi CHP'nin bilgi işlem merkezinde, hiçbir partinin sahip olmadığı bütün bilgiler var. Örgütümüz o bilgilere rahatlıkla ulaşabiliyor. Hangi sandık çevresinde ne kadar oy aldık, hangi ilde oyumuz düşük, hangi ilçede düşük, bunların hepsi belli. Demek ki çalışacağımız alanı belirlerken, 'bizim mahallede' çalışmayacağız. Oyumuzun düşük olduğu, bugüne kadar sağlıklı ilişki kuramadığımız insanlarla muhatap olacağız, toplantı yapacağız. Samimi ilişki kurmak istiyoruz. Dürüstlük deseniz, erdem deseniz, ahlak, bilgi, birikim deseniz var. Eksik olan ne? Strateji. Eksik olan bu. Kime anlatacağımız konusunda biraz çekingeniz. Sorun oy vermeyende değil, sorun oy istemeyende."
Kemal Kılıçdaroğlu, bir seçim çalışması sırasında Afyonkarahisar'da hiç oy almadıkları bir köye gittiğini ve seçimlerde oradan kendilerine iki oyun çıktığını anlattı. Daha sonra o köyden 8 kişinin partiye üye olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, esnafından çiftçisine herkesle kucaklaştıklarını söyledi.
Eksikliklerini görmek ve bunları telafi etmek zorunda olduklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, her zaman "CHP hep eleştirir, sorunları nasıl çözeceğini anlatmaz" eleştirisi yapıldığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Şunu artık Türkiye değil, bütün dünya biliyor, var olan bütün sorunları en sağlıklı, en tutarlı şekilde saptayan parti CHP'dir ve her sorunu en sağlıklı yöntemlerle çözecek olan parti de CHP'dir. Türkiye'nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yok, bütün sorunları çözülebilir. Bütün sorunları çözme kapasitesi vardır CHP'de. Eğer biz sorunu yaşayanı dinlersek, sorunu çözeriz." diye konuştu.
"Her partili ezberlemeli"
Çözümlerini inançla ve kararlılıkla anlatmak zorunda olduklarını dile getiren Kemal Kılıçdaroğlu, kendilerindeki kararlılığı sokaktaki vatandaşın hissetmesi gerektiğini söyledi.
"İkinci yüz yıla çağrı beyannamesini" her partilinin ezberlemesi gerektiğini bildiren Kılıçdaroğlu, "Yasama organı bir kişinin iradesiyle el kaldırır, indirir hale gelmişse, yürütme organı yasamayı ve yargıyı ipotek altına almışsa, rehin tutuyorsa ciddi bir sorun vardır o ülkede. Masum insanlar, aydınlar hapishanede ise sürekli yasaklar getiriliyorsa, il başkanlarına cezalar getiriliyorsa hepimizin oturup düşünmesi lazım. Bu ülkeye demokrasiyi, özgürleşmeyi, helalleşmeyi getireceğiz. Görevimiz ağır ama önemli olan zor işi başarmaktır. Hepimizin omuzlarında ağır yük var." değerlendirmesinde bulundu.
Her CHP'linin ciddi sorumluluğu olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, amaçlarının toplumsal sorunları çözmek olduğunu söyledi.
Umutsuzluk söyleminin kitaplarında bulunmadığını, umudu büyütmek ve yeşertmek zorunda olduklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Kısır tartışmalar, kesinlikle bundan vazgeçin. Bunu asla izin vermeyin. Memleketin bu kadar sorunu varken kısır tartışma mı olur Allah aşkına. Sorunları bilmek ve çözmek konusundaki güçlü iradeyi ortaya koyarsak toplumun her kesiminden destek görürüz. Toplum kollarını açmış bekliyor ama biz aklımızla mantığımızla bilgimizle o insanlarla kucaklaşmak zorundayız. Belediye başkanlarımız bu süreçte gerçekten güzel çalışıyorlar. Bir tek belediye başkanımızın dahi olmadığı yerlerde toplantılar düzenliyoruz, bizi görsünler, bizi tanısınlar ve oradaki değişimi görüyorsunuz, değişimi fark ediyorsunuz. Dolayısıyla bireysel olarak stratejik çalışırken, parça olarak da stratejik çalışmak zorundayız. Geniş kitleleri kucaklamak zorundayız, bunları yapacağız."
"Derhal partiden atılması lazım"
Sandık güvenliği konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, sandıkta görevli kişinin sigara veya yemek bahanesiyle sandığı terk etmemesi gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, "O gün sigara içmeyecek. 'Bana yemek gelmedi. O zaman ben burayı terk ediyorum.' Derhal partiden atılması lazım. Bu konuda çok kararlıyım. Bir yemek yemedin diye, sandık mı terk edilir." dedi.
İl ve ilçe başkanlarının görevlerini tam yapacaklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, bundan 4-5 yıl önce yaptıkları bir araştırmada 10 bini aşkın partilinin sandığı terk ettiğini gördüklerini aktardı. Kılıçdaroğlu, şunları anlattı:
"Sorun dedim, o gün bir cenazesi olabilir, bir hastası olabilir. Kendisi hastaneye yatmış. Sorun böyle bir sorunu var mı yok mu? Sorunu olmayanların tamamını partiden attık. Bunlar partili falan değil. Seçim sırasında seçim sandığında görevli olan arkadaşların nasıl bir görev üstlendiklerinin farkına varmaları lazım. Sıradan bir demokrasinin, sağlıklı işleyen bir demokrasinin ortamında biz seçime gitmiyoruz. Baskının olduğu, yargının teslim alındığı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin büyük ölçüde teslim alındığı bir ortamda biz seçime gidiyoruz ve biz bu seçim sürecinde çalışmak zorundayız. Bakın Bursa hep içimde ukdedir, en rahat alacağımız yerde, büyükşehri en rahat alacağınız yerde Büyükşehir Belediyesi ile il başkanı arasındaki çekişme yüzünden kaybettik orayı. Parti bir bürokratik yapı değdir.
Hepimiz eşitiz. Burası bürokratik yapının olduğu bir parti değildir. Burası halkın partisidir. Kim olursa olsun, hangi düzeyde olursa olsun elimizi uzatacağız ve 'merhaba' diyeceğiz. 'Acaba esnaf ayakkabı boyacısı, acaba elleri boyalı mı?' Ellerindeki boya, ayakkabı boyası onun onuru ve şerefidir ve biz elimizi uzatıp onunla tokalaşacağız. Siyaseti böyle yaparsak kazanırız. Hiçbir siyasetçinin halka tepeden bakma hakkı ve yetkisi yoktur."
Vatandaşın derdini dinlemek zorunda olduklarını vurgulayan Kemal Kılıçdaroğlu, "Sen derdini dinlemiyorsun 'her şeyi ben bilirim.' Yok kardeşim her şeyi ben bilirim' diyen aslında hiçbir şey bilmeyen kişidir. 'Her şeyi ben bilirim' diyen bir adam oturuyor zaten yukarıda ve memleketin ne halde olduğunu görüyoruz. Her şeyi bilen adam, bildiğini sanan adam ve bir ülkeyi felakete sürükleyen adam. Ekonomisini, dış politikasını, eğitimini felakete sürükleyen bir adam. İşi ehline vermek gibi bir kavram var. Bu çerçevede hareket edersek başarılı oluruz, niye olmayalım?" diye konuştu.
-AA-