BDDK Başkanı Akben, "Katılım finans kuruluşlarının yeşil finansmanın yanı sıra sosyal finansmana da ağırlık vermesi, hatta bu konuda öncü olması gerektiğini düşünüyoruz." dedi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) 21. Olağan Genel Kurulu’nun açılışında yaptığı konuşmada, katılım finans sektörünün Onuncu Kalkınma Planında stratejik bir sektör olarak belirlendiğini söyledi.
BDDK’da katılım finansın geliştirilmesi için gereken adımları öncelikli olarak ele alındığını aktaran Akben, “Nitekim geçtiğimiz dönemlerde, katılım finans için BDDK bünyesinde ayrı bir daire kurulması, TKBB nezdinde faizsiz finans ilkelerine uyumla ilgili merkezi bir danışma kurulu tesis edilmesi, faizsiz finans ilke ve kurallarına dair tebliğler yayımlanması ve katılım finans fon toplama ve kullandırma yöntemlerinin çeşitlendirilmesi gibi çok sayıda önemli gelişmeyi hayata geçirmiş bulunmaktayız.” diye konuştu.
Akben, yakın zamanda katılım bankalarının müşterilerini ve kamuoyunu faizsiz finans ilkeleri kapsamında bilgilendirmelerine ilişkin bir düzenleme yayımladıklarını hatırlatarak, katılım finans kuruluşlarının uyum ve denetim süreçlerinde görev alacak personel için sertifikasyon programı geçekleştirdiklerini ifade etti.
Katılım finans sisteminin güçlendirilmesine yönelik devam eden çeşitli çalışmalarda kayda değer gelişme kaydettiklerini bildiren Akben, “Katılım finans kuruluşlarının ağırlıklı olarak likidite yönetimi için kullandığı teverruk ürününe ilişkin işlemlerin, yurt dışı piyasalar yerine yurt içinde yapılabilmesine yönelik projede son aşamaya gelinmiş durumdadır.” ifadelerini kullandı.
Akben, Türkiye Ürün İhtisas Borsası nezdinde kurulacak özel piyasanın gelecek günlerde faaliyete geçmesi beklendiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Halihazırda üzerinde çalıştığımız en önemli konu hiç şüphesiz; Katılım Finans Kanunu’dur. Bu kanunun en önemli katkısı, katılım finansı bankacılığın dışına çıkararak tüm alt bileşenleri ile bağımsız bir sektör haline getirmesi, yasal anlamda onu müstakil bir yapıya kavuşturmasıdır. Bu sayede, katılım finansın bankacılıktan ibaret olduğu algısı değiştirilecek, sigorta ve sermaye piyasası faaliyetlerini de içine alacak şekilde sektörün yeniden tanımlanması sağlanacaktır. Katılım Finans Kanunu ile birlikte devam eden diğer çalışmalar katılım finans kuruluşları için tahkim merkezi ve derecelendirme sistemi kurulması eylemleridir. Kanunun ve diğer meri çalışmalarımızın İstanbul’a, uluslararası katılım finans merkezi olma yolunda ciddi katkılar sağlamasını beklemekteyiz.”
"Yüzde 8’lik pay, hakikaten ülkemiz açısından düşük"
Mehmet Ali Akben, katılım finansı iktisadi anlamda önemli kılan hususlardan birisinin sistemin insani ve sosyal duyarlılığı olduğuna dikkati çekerek, katılım finansın özünde, paylaşımı, yardımlaşmayı, anlayışı ve destek olmayı önceleyen bir felsefe olduğunu söyledi.
Dünya genelinde tedarik zinciri problemleri, enerji fiyatlarındaki yükselişler ve bunlara bağlı yüksek enflasyon yaşanan bir dönemden geçildiğini ifade eden Akben, piyasa dengelerinin dışsal faktörlerle bozulduğu bu süreçte katılım finansın sosyal yönünün daha bir önem kazandığını vurguladı.
Akben, katılım finansın gelişmesini yalnızca rakamsal bir büyüme olarak görmediklerini belirterek, özüne, değerlerine ve asıl amacına uygun bir gelişimin, pazar payından çok daha kıymetli olduğunu dile getirdi.
Akben, katılım finansa ilişkin stratejilerini “Rekabet koşullarını destekleyici sermaye dahil güçlü bir yapı oluşturulması, katılım finans sistemine yönelik mevcut algının iyileştirilmesi, katılım finans alanında insan kaynağının geliştirilmesi ve literatürün zenginleştirilmesi, katılım finans sisteminin kurumsal yapısının ve hukuki altyapısının geliştirilmesi ve katılım finans ürün ve hizmet çeşitliliğinin artırılması.” şeklinde 4 ana politikaya dayandığını belirtti.
Tüm bu alanlarda kayda değer gelişmeler olduğunu, bunların da katılım finans sektörü faaliyetlerinin niteliğinin yanında pazar payına da olumlu şekilde yansıdığını ifade eden Akben, şöyle devam etti:
“Mart 2022 itibarıyla 17 bine yakın personel ve 1.325 şube ile faaliyet gösteren katılım finans kuruluşlarımızın sektör içerisindeki payı yüzde 8’e ulaşmış durumda. Katılım Bankaları Birliği'mizin değerli yönetici ve çalışanları, bu dönemde kaydettikleri özverili çalışmalarla sektörün gelişmesinde önemli bir rol üstlenmişlerdir. Yeter mi, hayır yetmez. Yüzde 8’lik payın, hakikaten ülkemiz açısından da düşük olduğunu, dünyadaki ölçeğine baktığımızda, diğer İslam ülkelerine baktığımızda, çok daha gerilerde kaldığımızı her beraber görüyoruz. Bundan dolayı hepimize çok büyük sorumluluklar düşüyor.”
"Güvenli ve etkin bir finansal sistem altyapısı oluşturmayı amaçlamaktayız"
BDDK Başkanı Akben, sürdürülebilirlik kavramının kaçınılmaz bir ekonomik değişim sürecine sürüklediğini belirterek, “Bu nedenle, biz katılım finans sektörümüz dahil tüm finansal sektör temsilcilerimizden yeşil dönüşüm olarak adlandırılan bu sürece hazırlık yapmalarını bekliyoruz.” dedi.
Özellikle sürdürülebilir veya yeşil finansman ürünlerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması son derece önem taşıdığını vurgulayan Akben, “Katılım finans kuruluşlarının yeşil finansmanın yanı sıra sosyal finansmana da ağırlık vermesi, hatta bu konuda öncü olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu alanda, özellikle ‘sosyal sukuk’ gibi araçlarla uluslararası piyasalardan ülkemize fon girişine de katkı sağlanması imkanı bulunmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Akben, finansal hizmetlerin dijitalleşmesinin bazı riskleri beraberinde getirdiğine değinerek, “Dijital finansal faaliyetlerin, geleneksel finansal faaliyetlerden daha farklı ve daha dikkatli şekilde ele alınmasını gerekli kılmaktadır. Tabii buradaki amaç kesinlikle finansal inovasyonu kısıtlamak değildir. Tersine dijital ortamda da gerçek dünyada olduğu kadar güvenli ve etkin bir finansal sistem altyapısı oluşturmayı amaçlamaktayız. Bu kapsamda finansal teknoloji uygulamalarını destekliyoruz.” diye konuştu.
Bankaların uzaktan kimlik tespiti yöntemlerini kullanarak müşterileri ile elektronik ortamda sözleşme kurmasına imkan verdikleri yönetmeliğin, dijital finansal hizmetlerin gelişimi için önemli bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Akben, Dijital Bankacılık Yönetmeliği uyarınca kuruluş izni alan ilk şubesiz bankanın, bir katılım finans kuruluşu olmasının son derece sevindirici ve umut verici olduğunu dile getirdi.
Ekonomide zorluklar yaşadığı bu dönemde başta bankalar olmak üzere, finansal sektörün önemli bir destek vazifesi gördüğünü belirten Akben, “Hiç şüphesiz gerçek bir ticari bir faaliyete dayanması gereken katılım finans sektörünün ekonomi çarkının düzgün işlemesinde özel bir rolü vardır. Ekonomimizin yurt dışı kaynaklı mevcut problemlerinin üstesinden gelip tekrar yükselişe geçmesinde katılım finans sektörümüzün büyük bir katkı sağlayacağına hiç şüphem bulunmamaktadır. Türkiye
Katılım Bankaları Birliğimizin de sektörün hem kurumsal hem finansal hem de insan kaynağı bakımından gelişmesine liderlik edeceğine inancım tamdır." ifadelerini kullandı.
"Yeni Ekonomi Modeli sayesinde 'yüksek büyüme, düşük cari açık' hedefi gerçekleşecek"
TKBB Yönetim Kurulu Başkanı Osman Çelik de salgının ekonomiye etkilerine değinerek, 2021 yılında yüzde 11’lik bir büyüme oranını yakaladığına ve G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülkenin Türkiye olduğuna dikkati çekti.
Bu çok önemli ve gurur verici sonuçların, Türkiye’nin ne kadar güçlü bir serbest piyasa ekonomisi tecrübesine, dinamik ekonomiye, sağlam bankacılık sistemi ve iş dünyasına sahip olduğunun önemli bir göstergesi olduğunu vurgulayan Çelik, "Önümüzdeki dönemde ülkemizin ‘Yeni Ekonomi Modeli’ sayesinde, yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve büyüme odaklı “Yüksek büyüme, düşük cari açık” hedefini gerçekleştireceğini inanıyoruz. Bu konuda sektör olarak üzerimize düşen sorumlulukların farkında olarak, ülkemize değer katmaya devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Çelik, 2015-2025 dönemini kapsayan strateji belgeyi gelişen ve değişen koşulları dikkate alarak güncellediklerini belirterek, uzun bir süredir üzerinde çalıştıkları katılım endeksinin Borsa İstanbul’a devrini gerçekleştirdiklerini bildirdi.
TKBB’nin 2025 Stratejisi belgesinde gelecek için iletişim, ekosistem, ürün çeşitliliği, standartlar ile yönetişim, dijital ve yetkinlik inşası olmak üzere 6 temel stratejik hedef belirlediklerini bildiren Çelik, bu çalışmalar ile 2025 yılında yüzde 15’lik pazar payına ulaşmalarının çok daha kolay olacağını dile getirdi.
Temel stratejik hedefleri için aldıkları ve alacakları aksiyonları anlatan Çelik, şunları kaydetti:
“Geçen yıl tüm dalgalanmalara rağmen, üretimin ve ticaretin Türkiye’nin büyümesine sağladığı katkıyı sürdürülebilir hale getirmek için sektör olarak gerekli adımları attık. Tüm dünya ile birlikte ülkemizde de pandeminin etkilerinin durağanlaşan seyri ve devletimizin reform adımları, önümüzdeki döneme çok daha umutlu bakmamızı sağlıyor. Ülkemizin, bu süreçten, güçlü bir şekilde çıkacağına yürekten inanıyoruz. Sektör olarak bizler de, daha güçlü bir Türkiye için çalışmalarımıza büyük bir inanç ve azimle devam edeceğiz.”
-AA-