Önümüze çıkan hiçbir engelin başarıyı yakalamamıza mani olamayacağını gösteren Christy Brown’ın kısa hayat hikayesi ve ilham verici sözlerini bir araya getirdim.
Herkese İlham Olan Christy Brown’ın ‘’Sol Ayağım’’ Eserin’den 15 Muhteşem Alıntı
Christy Brown 22 çocuklu bir ailenin, hayatta kalmayı başaran 13 çocuğundan biri olarak Dublin’de dünyaya gelmiştir. Beyin felci ile doğmuş ve uzunca bir süre hareket etme ve konuşma yeteneklerinden muzdarip bir şekilde yaşamıştır. Doktorlar, başlangıçta Brown'un zihinsel olarak engelli olduğunu düşünmüşler ve onun öleceğini söylemişlerdir. Ancak annesi oğlunun eğitilebileceğine olan inancı tamdı. Annesinin bu çabaları nihayetinde Brown sol ayağını kullanarak yazı yazmaya ve resim çizmeye başladı. Konuşmaya başlaması ile beraber, doktorlar tedavi şeklini değiştirerek fizyoterapiye daha ağırlık vermişlerdir. Kendi hayat hikâyesini yazdığı Sol Ayağım (My Left Foot) isimli eseri beyaz perdeye uyarlanmış, baş rolü Daniel Day-Lewis üstlenmiştir.
Lewis bu performansıyla üç kez sahibi olacağı en iyi erkek oyuncu akademi ödülünün ilkini bu filmle kazanmıştır. My Left Foot’un tarzına çok benzeyen diğer bir kitabı da ‘’Down All The Days’’ dönemin en çok satanlar listesine girmiştir. Londra'ya yaptığı birkaç ziyaret haricinde, bir kere de Amerika'ya giden ve tüm yaşamını Dublin'de geçiren yazarın ‘’Sol Ayağım’’ isimli kitabından bazı alıntılar…
1) Aramızda garip, hatta anlaşılmaz bir bağ vardı; bir göz kırpmasıyla diğerimizin ne hissettiğini anlayabiliyordu.
2) Kitaplar evimizde pek sık görülmezdi. Ekmeğin daha önemli olduğu düşünülürdü.
3) Ayak parmaklarım arasında sıkışmış bir parça kırık sarı tebeşirle yere çizdiğim o tek harf yeni bir dünya için yolumdu, zihinsel özgürlüğümün anahtarı.
4) Asla diğer insanlar gibi olamayacaksam, en azından kendim gibi olacağım ve kendim gibi olmak için elimden geleni yapacağım.
5) Tüm bu gürültü patırtının ne olduğunu merak eden bir grup heyecanlı çocuğun yanında,tekerlekli sandalyesininin kenarında oturuyordu.
6) Asıl olan şeyin inanmak olduğunu biliyordu ama bunu kanıtlamak başka bir şeydi.
7) Sarhoş değilim baba. Tanrı kadar gerçek bu, sarhoş değilim, böyle bir şey yapmam, sadece birkaç şişe, o kadar, sarhoş değilim baba, Tanrı kadar gerçek…
8) Tüm bu gürültü patırtının ne olduğunu merak eden bir grup heyecanlı çocuğun yanında, tekerlekli sandalyesininin kenarında oturuyordu.
9) Çocukken sakatlığımın bilincine vardığımda acı acı ağlamıştım. Artık ağlamıyordum; gözyaşlarının ferahlatıcılığını bile yaşayamıyordum. Bütün acım içimdeydi.”
10) Madem, dans etmenin zevkini tadamıyordum, yaratmanın büyüsünü yaşayabilirdim.
11) Her ne kadar aptal ve aciz olarak büyüsem de, bana diğerlerine davrandığı gibi davranmaya, misafir geldiğinde arka odada kalan ve adı geçmeyen "acayip şey" olarak değerlendirmemeye karar vermiş.
12) Karnımızı doyurmak, zihinlerimizi doyurmaktan daha önemli bir işti. Zihnim hala boyalar ve fırçalarla ifade edemediğim fikirlerle doluydu.
13) Ancak annem sadece benim geri zekalı olmadığımı söylemekle yetinmiyordu, bunu kanıtlamak için elinden geleni de yapıyordu. Görev bilinciyle değil, sevgiyle yapıyordu bunu. Bu yüzden bu kadar başarılıydı.
14) Ah, önemli olan kavanozun üzerindeki süslü etiket değil, içindeki lezzetli bir parça reçeldir.
15) Yalnızdım, kendi dünyama hapsolmuştum, diğerleriyle iletişim kuramıyordum; varlığımı onların varlığından ayıran, beni onların hayatı ve faaliyetleri dışında tutan camdan bir duvar vardı sanki.
Benzer içerikler için buraya tıklayınız.
Bu gibi haberlerinin devamı için parafesor.net sitemizi ziyaret edebilirsiniz