Her Şeyin Teorisi'nin ne olduğunu sizler için derledik.
Her Şeyin Teorisi evrendeki bütün maddenin, kuvvetlerin, uzayın ve zamanın en sasit seviyesidir.
Gerçek bilime başlamak için her şeyin teorisini bulmak gerekir. Çünkü bulduğunuz teorilerle sizin ilerleyeceğiniz konu örtüşecektir. Yani birbirini destekler nitelikte olur. Her şeyin teorisini incelediğinizde parçacıkların, uzay ve zamanın davranışlarını incelemiş olursunuz. İncelemelerinizin ardından sizce evrenin sırlarına ulaşabilir miyiz?
Evrendeki olayları yöneten dört temel kuvvet vardır. Bunlar; Kütleçekim kuvveti, Zayıf Nükleer Kuvvet, Elektromanyetik Kuvvet ve Güçlü Nükleer Kuvvetidir. Burada karşılaştığımız bir sıkıntı varsa o da mikroskobik dünyayı makroskopik olanla birleştirememizdir. Bu durumu en iyi Einstein’ın genel görelilik teorisi açıklar. Ancak moleküler, atomik veya atom altı ölçekleri ve doğal dünyayı birleştiren olmamıştır. Her şeyin teorisini bulduğumuz vakit elbet bu da olacaktır.
20. Yüzyılıda fizikçiler “neredeyse her şeyin teorisi” ismini verdikleri Standart Modeli geliştirdiler. Bu modele göre atom parçaçıklarının, temel kuvvetlerin, zayıf ve üçlü nükleerlerin kuvvetlerini ortaya çıkarabilir. Ancak burada yer çekimini açıklamak gibi bir durum söz konusu bile değildir. Bu noktada Kuantum mekaniğinin kuvvet hesaplaması yapılabilir ancak sonuca bağlı olarak uzayın bükülmesini hangi yoldan yapacağımıza dair bir fikrimiz bulunmuyor.
Evrensel Kütleçekim Yasası sayesinde Ay’ın neden Dünya’nın etrafında döndüğünü, yörüngelerin eliptik şekillerini, Dünya'nın şeklini öğreniyoruz. Bu da Newton'un yaptığı hareket ve yerçekimi denkleminin sayesinde oluyor. Ancak bazı açıklamalar yapabilmek için çok başka şeyleri bilmek gerekiyor. Kafa karışıklığına sebep olan ise Lagrange noktalarıdır. Ayrıca galaksilerin neden sarmal kollara sahip olduğu da çok merak edilir. Bunlar üst üste nesne olarak karşınıza çıktığında çözümü de oldukça zorlaşır hatta bazen çözüm bile bulunamaz.
İki nesnenin yörünge dönüşleri hakkında elbette bilgileri ortaya çıkarabilir. Ancak bu nesne 2 değilde 3 olduğu zaman size sadece tahmin yürütmek kalır. Bu durum da “üç cisim problemi” olarak bilinir. Çözülemez problem olarak da ifade edilir.
Fiziksel süreçte her ne kadar her şeyi bilsek de bazen sadece yapabileceğimiz şey öngörü gücümüzün sınırlarını çizmek olmalıdır. Sebebi ise temelde rastgele veya aynı derecede kaotik durumun söz konusu olmasıdır. Katolik sisteme örnek verecek olursak direkt üç cisim problemi olarak ifade edebiliriz.
Kaotik bir sistemde karşılaştığınız hatalar ya da belirsizlikler ilerleyen zamanlarda karşınıza daha büyük bir sorun olarak çıkar. Çünkü burada hatalar bir araya gelir. Yani kısaca ifade etmek gerekirse uzaydaki 3 ya da 3'ten fazla nesne hakkında sadece elimizdeki verilere bakarak tahmin etmek doğru olmaz. Her şeyin teorisi ile kuvvetlerin ve parçacıkların ayrıntılarına inerek ortaya yeni tanımlar çıkarmak mümkün olur. Ancak şunu da unutmamalıyız ki denklemlere sahip olmak, çözüm bulduğumuz anlamına gelmez. Elde ettiğimiz çözümleri anlamak da ayrı bir deneyim ister.
Benzer içerikler için buraya tıklayınız.
Bu gibi haberlerinin devamı için parafesor.net sitemizi ziyaret edebilirsiniz.