Adalet sistemimizdeki aksaklıklardan yakınırken sık sık başvurduğumuz bir hikâyeye değineceğiz.
Londra'nın kenar mahallelerinden birinde oturan lise öğrencisi genç kız arkadaşına ders çalışmaya gider. Gece yarısı arkadaşının evinden kendi evine dönerken aydınlık ve kalabalık caddeden dolaşmak yerine, kestirme bir yol olan parktan gitmek ister.
Park gecenin o saatinde loş ve bomboştur. Kız ağaçların arasında yürürken birden bir karartı fırlar ve kıza saldırmaya çalışır. Kız çığlık çığlığa oradan uzaklaşır. Genç kızın çığlıklarını duyanlar yardıma gelir. Saldırgan yakalanır ve genç kız sağ sağlim evine döner.
Geceyi karakolda geçiren saldırgan ertesi gün mahkemeye çıkarılır. Yargılandıktan sonra İngiliz yargıç kararını açıklar:
"Yedi yıl, yedi gün hapis..."
Adliye muhabirleri şaşırır, adam inanamaz. Kıza elini dahi sürmemiş, yalnızca korkutmuştur. Duruşma sonunda yargıca sorarlar:
"Ortada sadece bir girişim var. Yedi yıl, yedi gün fazla değil mi?"
Yargın tarihe geçen şu yanıtını verir:
"Doğru, genç kıza saldırma girişiminin cezası yedi gündür. Geri kalan yedi yıl, İngiliz kızlarının gece yarısı loş ve boş parklarda dolaşma özgürlüğüne saldırmasının cezasıdır."
Bu gibi haberlerinin devamı için parafesor.net sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
Benzer içerikler için buraya tıklayınız.