Türkiye ekonomisinin dayanıklılığı, en kötü korkuları bile boşa çıkardı" başlıklı analiz yayınladı.
Yatırım uzamanı Frances Balcells'in kaleme aldığı çalışma notunda, Türk Lirası'nın dolar karşısındaki değeri iki lirayı geçerse ekonomi çöker' ifadeleri yer alıyordu sözleriyle başlıyor: "İki lira aşıldığında, çökme sınırı üçten beşe yükseldi.
Şu anda dolar 13 lira civarlarında. Ekonomi hala ayakta. Balcells'in daha sonra, "Türkiye gibi dolar borcu çok yüksek olan bir ülke, bu döviz sarmalından uzun süre önce çökmeliydi. Gelişmekte olan piyasaların tarihi, para birimindeki benzer gerilmelerle, ödemeler dengesi krizleriyle dolu ifadeleri yer alıyor.
Birincisi bu yılın başlarına kadar, Türk yetkililer sermaye çıkışları ve para birimindeki zayıflık karşısında daima yaptıkları politikaları faaliyete geçirdi, gecikmeli ve örtülü bir hamle olsa da faiz yükseltildi. Ekonomiyi yükseliş ve düşüş dalgasıyla idare ettirmek sistemi devam ettirdi. Bu da ekonomik aktörlere, ekonomik dengesizliklere karşı tampon yaratma şansı doğurdu. Bankalar bilançolarını büyük ölçüde dövizde tutup ani dalgalanmalara karşı kendilerini sağlama aldı.
Döviz mevduatlarını artırdıkları ve düşük miktarda döviz kredileri olduğu için bankaların fazladan doları oldu. Dolayısıyla ucuz lira fonlamasını elde edebilmek için dövizle borç vermeye devam ettiler ve kendilerine bir güvenlik mekanizması alanı oluşturdular.
Dolarizasyon arttıkça haneler dolar cinsinden varlıklar biriktirmeye başladı; aynı zamanda döviz cinsinden borçları bulunmuyor. Bu da bankaların hanelere döviz cinsinden borç vermesinin yasak olmasından kaynaklandı. Böylece hanehalkları da döviz riskine karşı daha daha dayanıklı hale geldi. Ballcels bu yasağın düzenleyici kurumların en büyük öngörüsü olduğunu vurguluyor.
Türkiye'nin kredi profilinin de değiştiğini ifade ediyor. Oynak porföy akışlarının büyük ölçüde azaldığını söylüyor.
Ancak Balcells'e göre halen bir koordinasyon sorunu bulunuyor. Ekonominin her sektöründe yeterli likidite tamponu olsa da bu sektörler birbirlerine ayrılamayacak şeklide bağlı. Bir sektör döviz cinsinden varlıklarını geri çektiğinde, bu varlıklar başka birilerinin bilançolarında bulunduğundan sistemin üzerinde bir domino etkisi oluşturuyor.
Analizde Türkiye'nin buna karşın ihracatı yükseltip ithalatı azaltarak, TL'deki büyük değer kaybının da yardımıyla inatçı cari açığını, cari fazlaya çevirmeye çalıştığı ifade ediliyor. Ancak bunun bir başka ani yükseliş ve düşüş dönemi mi olduğu, yoksa yapısal bir değişiklik mi olacağının hala net olmadığı aktarılıyor.
"Türkiye, bir zamanlar, çifte B notlu, dünyada sıfırken dolara %5'lik kazanç veren, yüksek oranda büyüyen, yabancı borç verenler için çekici bir ülkeydi" diye ifade eden yazar, bu durumun kötüleştiğini belirtiyor ve yazısına "Yeni borç verenlerin ve yerli yatırımcıların, mevcut ekonomik yapıda yeterince rahat edip etmeyecekleri açık bir soru. Ancak bir politika değişiklik olmadığı takdirde hükümet sınırları test etmeye devam edecek" dedi.