S&P Global'in, Türkiye ile birlikte Güney Afrika ve Arjantin'de finansal kurumların borç verme riskini yüksek ya da çok yüksek olarak sınıflandırdığı hatırlatılıyor.
Powell, FED'in büyümeyi kısıtlamak için gerektiği kadar faiz artıracağını ve şu anda bankanın yüzde 2 hedefinin üç katından fazla seyreden enflasyonu düşürmek için oranları "bir süre daha" yüksek tutulacağının altını çizdi.
Gelişmekte olan ülkeler, Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell'ın sinyalini verdiği uzun süreli yüksek faiz politikası kapsamında en kırılgan ekonomiler konumda yer alıyor.
S&P Global'in, Türkiye ile birlikte Güney Afrika ve Arjantin'de finansal kurumların borç verme riskini yüksek ya da çok yüksek olarak sınıflandırdığı hatırlatılıyor.
Ekonomi Profesörü Eswar Prasad, "FED'in faiz oranlarını artırması ve (oranların) yüksek kalması Sri Lanka ve Türkiye gibi sınırın eşiğindeki ekonomilere hasar verecektir." diyor ve ekliyor "İki ile üç yıllık bir zaman diliminde işler zorlaşmaya başlayacaktır...FED'in faizleri uzun süre yüksek tutacağı kesinleşirse baskılar hemen hissedilebilir."
Birçok ekonomi profesörü gelişmekte olan ülkelerde hasara yol açıp açmadığına bakılmadan ne olursa olsun enflasyonun düşürüleceğini iddia ediyor.
FED'in faizleri yükseltmesi, borç alma maliyetlerini yükseltiyor. Buna ek olarak gelişmekte olan ülkelerin risk primini yükselterek borç almasını daha da güçleştiriyor.
Yüksek faizin, doların gelişmekte olan ekonomi para birimleri karşısındaki değerini yükselterek ithalat maliyetlerini yukarı çekeceği ve enflasyonist baskıyı artıracağı öngörülüyor.
Çin ve Hindistan gibi ülkelerin bu baskıdan etkilenmediği ancak Türkiye ve Arjantin gibi daha küçük ülkelerin açıkça bundan mağdur olacağı belirtiliyor.
Citigroup’tan gelişmekte olan piyasalar ekonomisti Michel Nies, “Gelişmekte olan piyasalar ABD’nin para politikasını sıkılaştırmasıyla dışarıdan genel olarak daha az talep görüyor; bu da daha güçlü bir dolar atmosferinin oluşmasına neden oluyor. Bunun etkileri de döviz kurlarının adaptasyonunun zarar görmesiyle küresel ticarette fark ediliyor” yorumunda bulundu.
Siyasi belirsizlik, yükselen enflasyon, küresel resesyon beklentisi ve Ukrayna’daki savaş da gelişmekte olan piyasalardaki durumun sarsıntılı olmasına yol açıyor.
Bu durum gelişmekte olan piyasalardaki hisse senetlerinin yerel para birimi açısından değerinin dolara karşı sürekli azalması anlamına geliyor.
Hükümetlerin ve şirketlerin borcunun daha pahalı bir hale gelmesi de tahvil ve bono piyasasını olumsuz etkiliyor.
Ancak yatırımcılara göre gelişmekte olan piyasalardaki bu sıkıntıların azalması henüz mümkün değil.
ABD'nin en az 3 faiz artışı yapacağını söyleyen Geçer, Avrupa Merkez Bankası bir artış yapmazsa, Türkiye'de doların Euro'yu geçebileceğini söyledi. Türkiye'de ise son baharda yüzde 120 civarında bir operasyon beklediğini belirtti. Eylül'de dolar kurunun 20 lira olabileceğinin altını çizen Geçer, Kasım'da ise 25 lira olacağını söyledi.
Geçer, ayrıca yükselen mazot fiyatlarına ilişkin "Bu ülkede benzin 27 liraysa anlayın ki döviz de oraya gidecek. Türkiye'deki fiyatlara bakınca aslında doların 20 liranın üzerine çıktığını gösteriyor" dedi.
Diğer şirket haberlerine buradan erişebilirsiniz.
Bu tarz içeriklerin tümüne ulaşmak için Parafesör'ü ziyaret ediniz.
Tüm ekonomi haberlerine buradan ulaşabilirsiniz.