CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, KPSS'deki iddialara ilişkin ve enflasyon rakamlarına yönelik değerlendirmelerde bulundu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, KPSS'deki iddialara ilişkin, "Çalınan her soru, gençlerimizin çalınan hayatıdır. Sınav sorularının çalındığı iddialarının ciddiyetle ele alınması gerekir. Çünkü bu sınavı kazanan da töhmet altında olduğu için, kaybeden de hakkının yendiğini düşündüğü için mağdurdur." dedi.
TBMM'nin tatilde olmasına karşın, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun talimatıyla, sahada çalışmalara devam edeceklerini bildiren Öztrak, saha çalışmalarına Erzurum’dan başlamalarının ise tesadüf olmadığını söyledi.
Öztrak, "Bugün mutfaklarda tencereler boşsa, pazar tezgahları, market rafları yangın yeriyse, millet ucuz ekmek için saatlerce sırada bekliyorsa, çocuklar yatağa aç giriyorsa, alnının teriyle çalışanlar için ev almak, araba almak artık hayal olduysa bunun sorumlusu 'Ben ekonomistim' diyen, 'Ekonominin sorumlusu benim, ben' diye böbürlenen, Erdoğan’dan başkası değildir." dedi.
Öztrak, bugün temmuz ayı enflasyon rakamlarının açıklandığını anımsatarak, TÜİK’e göre aylık enflasyon yüzde 2,4 olduğunu söyledi.
İki gün önce İstanbul Ticaret Odasının enflasyonu "yüzde 4,1", bağımsız iktisatçılardan oluşan ENAG'ın ise bugün "yüzde 5" olarak açıkladığını anlatan Öztrak, temmuz enflasyonu için piyasa beklentisinin ise "yüzde 3,2" olduğunu hatırlattı.
TÜİK’in açıkladığı enflasyonun bunların hepsinin altında kaldığını vurgulayan Öztrak, şöyle devam etti:
"Makyaj giderek ağırlaşıyor. TÜİK üzerindeki saray vesayeti artık objektiflerden de saklanmıyor. TÜİK Başkanı'nın tam da enflasyon rakamları açıklanmadan önce saraya yaptığı ziyaret amacına ulaşmış görünüyor. Ama şunu da hatırlatalım, kalabalıkta işlenen suçun, tenhada özrü olmaz. Enflasyon istatistikleriyle oynama milletimizin ücretini ve maaşını taammüden gasp etmektir. TÜİK yöneticileri de Sayın Genel Başkan'ımızın söylediklerini dikkate alsın, sarayın tetikçiliğine soyunmaktan vazgeçsin.
Artık herkes şunu biliyor ki 'Enflasyon en büyük halk düşmanıdır.' Erdoğan milletimizi bile isteye, bu canavarın dişlerinin arasına atmıştır. Enflasyonu tarihimizde görülmemiş bir hızla azdırmıştır. Bugün yıllık tüketici enflasyonu yüzde 79,6, üretici enflasyonu ise yüzde 144,6. TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla bile tüketici enflasyonu 1998 Eylül ayından bu yana en yüksek seviyesinde. Üretici enflasyonu ise Cumhuriyet tarihimizin en yüksek seviyesinde. Böyle bir üretici enflasyonunu ne 1994 krizinde, ne 2001 krizinde, ne de 1970’lerde gördük. Her ne kadar, 'Minareyi çalan, kılıfını uydurmaya çalışsa da' minare o kadar büyük ki artık kılıfa sığmıyor."
Dünyada son bir yılda, gıda fiyatlarındaki artışın yüzde 23, Türkiye'deki gıda enflasyonunun yüzde 95 olduğunu belirten Öztrak, "Dünyada son bir yılda et fiyatlarındaki artış yüzde 13, bizde yüzde 90. Dünyada tahıl ve tahıl ürünlerindeki enflasyon yüzde 28, bizde yüzde 118. Dünyada şeker fiyatlarındaki artış sadece yüzde 9, bizde yüzde 153. Erdoğan’ın bu fahiş zamları hiçbir kılıfa sığmaz. Milletimiz Erdoğan’ın ne yaptığını görüyor, notunu da veriyor." dedi.
Son 4 yılda 3 Hazine ve Maliye Bakanı, 4 Merkez Bankası Başkanı, 5 TÜİK Başkanı görüldüğünü ifade eden Öztrak, gelenin, hep gideni arattığını savundu.
Sanayicinin krediye erişim imkanının kalmadığını ileri süren Öztrak, dövize sıkışan hükümetin, bir yandan Merkez Bankası, bir yandan BDDK eliyle kredi musluklarını kapattığını söyledi.
En son İstanbul Sanayi Odasında görülmemiş bir skandal yaşandığını iddia eden Öztrak, "Muavin koltuğunda oturan Merkez Bankası Başkanı'nın kendisine derdini anlatan sanayiciye demediğini bırakmadığını" söyledi.
Öztrak, şöyle devam etti:
"Yok, sanayici aldığı düşük faizli krediyle, 55 milyar dolarlık döviz almış. Yok, sanayici stokçuluk yapıyormuş. Yok, ucuz krediyle döviz alan sanayicilerin listesi ellerindeymiş. Anlaşılan Merkez Bankası Başkanı muavin koltuğunda sanayicileri fişlemiş. Sen direksiyonu sarayın kibirlisine kaptırmışsın. Kanunen sana verilen enflasyonu düşürme görevini yerine getirememişsin. Milli paramızın değerini pul etmişsin. Sanayicinin üretim maliyetleri almış başını gitmiş. Bak işte üretici enflasyonu yüzde 145 olmuş. Sayenizde sanayicinin işletme sermayesi her gün eriyor. Ticarette vade, kontrat kalmadı. Bunlar sizin 'şambrele yama' politikanızın sonucu. Ama artık lastik yama tutmuyor. Tabii ön teker nereye, arka teker de oraya. Hubrisle malul Erdoğan sağa sola bağırarak ülkeyi yönetebileceğini sanırsa, atadığı Merkez Bankası Başkanı da sağa sola ayar vererek, sanayiciyi tehdit ederek, para politikasını yöneteceğini sanır."
Devlette yönetim krizinin her gün büyüdüğünü ileri süren CHP Sözcüsü Faik Öztrak, "Ülkemiz yönetilmez halde. Gün geçmiyor ki büyük bir skandal patlamasın. İşte dün yaşadığımız skandal, bu kifayetsiz kadrolar, sağlıklı bir şekilde, Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) dahi yapamıyor." dedi.
"Bu milletin evlatlarının umutları, geçmişte çalınan sınav sorularıyla çok yandı. FETÖ ile beraber çok kul hakkına girdiler." ifadesini kullanan Öztrak, şöyle konuştu:
"Dün de yine sınav sorularının dışarıya sızdırıldığına yönelik sosyal medyada çok ciddi iddialar ortaya atıldı. Bunlar öyle mesnetsiz iddialar da değil. Ama ÖSYM yemeden, içmeden, doğru düzgün araştırmadan iddiaları hemen reddetti. Ardından artan kamuoyu baskısıyla, Erdoğan’ın Devlet Denetleme Kuruluna (DDK) konuyu inceleme talimatı verdiği açıklandı. Sonra da Erdoğan aynı gün gece yarısı, ÖSYM Başkanını, apar topar görevden aldı. Hayrola, bu ne telaş? ÖSYM Başkanı'nı kurban verip, bu işten sıyrılmayı mı düşünüyorsunuz? Yoksa giderayak devlete yandaşlarınızı doldurmaya çalışırken, operasyon elinizde mi patladı?
ÖSYM Başkanı'na tavsiyemiz, bu işi birilerinin talimatıyla yaptıysa, daha önceki Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar’ın yaptığı gibi kendisine talimat vereni açıklasın. Yoksa bu pilav daha çok su kaldırır. Çalınan her soru, gençlerimizin çalınan hayatıdır. Sınav sorularının çalındığı iddialarının ciddiyetle ele alınması gerekir. Çünkü bu sınavı kazanan da töhmet altında olduğu için, kaybeden de hakkının yendiğini düşündüğü için mağdurdur. Bu, yandaş olmayan gencin hakkını gasptır, derhal soruşturulmalı, ardından da gereği mutlaka yapılmalıdır. Kamuoyunun vicdanı hemen rahatlatılmalıdır."
Akkuyu Nükleer Santrali inşaatında yaşananlara da değinen Öztrak, defalarca uyarmalarına rağmen, son dönemde başta enerji olmak üzere pek çok alanda Türkiye'nin aleyhine Rusya'ya asimetrik bir bağımlılık oluştuğunu ileri sürdü.
Geçen yıl toplam doğal gaz ithalatının yüzde 45’inin Rusya’dan yapıldığına dikkati çeken Öztrak, "Yaşadığımız güncel bölgesel krizler de göstermiştir ki Rusya, menfaati icap ettiğinde enerjiyi bir silah olarak kullanabilmektedir. Enerjide kaynak ülke çeşitliliğini artırmak Türkiye için stratejik bir tercihtir. Bu hakikate rağmen, ülkemiz nükleer enerjide de Rusya’ya bağımlı hale getirilmiştir." dedi.
Rusya'nın hem Akkuyu’da kurduğu nükleer santralin, hem de Akkuyu’da üreteceği elektriğin sahibi olduğunu savunan Öztrak, şunları kaydetti:
"Türkiye sadece bu elektriğin tüketicisidir. Hem de üretilecek elektriğin kilovatsaatine, KDV hariç 12,35 sent gibi, fahiş mi fahiş bedel ödeyen bir tüketici. Hadi nükleer teknolojiyi öğreneceğiz desek, o da mümkün değil. Çünkü santralin işletme ve bakımı da dahil, tüm iş süreçlerinden Rusya sorumlu. Santralin hiçbir yerinde yerlilik, millilik yok. Hal böyle iken Akkuyu’nun inşaatını gerçekleştiren Türk firmanın sözleşmesi de bu hafta Ruslar tarafından feshedildi. İnşaat işi Rusya’ya ait bir devlet şirketine kaldı. Açıkçası bu işin ardında ne var, biz anlayamadık. İnşaatı gerçekleştiren Türk firması ehil bir firma değilse, nükleer santral gibi çok hassas bir inşaatta neden yüklenici oldu? Yok, söz konusu firma bu işlerde ehilse, Ruslar tek taraflı olarak bu firmanın işine neden ve nasıl son verdi? Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bu süreçten haberi var mı?
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bu işin bir tarafında olmalı. Ama bakanlık sus, pus. Milletten ne saklanıyor? Santralin inşaatı için Rusya’dan 9,6 milyar dolar civarında bir kaynağın yine Türkiye’de bu işi yapan Rus şirkete aktarılacağı söyleniyor. Ruslar, Türk ekonomisinin sıkıntılarını görerek, bu parayı Türkiye’ye önden yüklemeli gönderme karşılığında, acaba Türk firmasının inşaat işinden ayrılmasını şart mı koştu? Yoksa para karşılığında Ruslara, Akdeniz’de, vatan topraklarında liman mı sattınız? Rusların Akdeniz’e inme hayallerini gerçekleştirmelerine birkaç dolar için izin mi verdiniz? Bunların cevabını öğrenmek aziz milletimizin hakkıdır. Bu hafta Erdoğan Soçi’ye, Putin ile buluşmaya gidecek. Tam da bu ziyaret öncesi Rusların yaptığı bu operasyon neyin nesidir?"
-AA-