Hayatı dolu dolu yaşayan insanların hikayeleri vardır yaşanmış anların izlerini taşıyan bu hikayelerde kendimizi buluruz.
Geçmiş zamanın tüm acılarını sevinçlerini gözlerimizin önüne seren kültürel mirasın dilsel ürünlerinin yanında yaşadığı coğrafyanın izini taşıyan yemeklerin de hikayeleri olabileceğini hiç düşündünüz mü? İşte bu hikayelerden biri de Ezo Gelin’in hikayesidir.
Ezogelin diğer adı ile Zöhre/Zühre, yaşadığı coğrafyanın yokluğunu varlığa dönüştüren Anadolu kadınıdır. Anadolu kadını her daim üretkendir; yokluktan varlık çıkarmayı; çaresizlikten, dertlerden derman bulmayı bilir. Hikaye Gaziantep’te yaşanır.
Ezo Gelin 1909'da Gaziantep'in Uruş (bugün Dokuzyol) köyünde, Emir Dede'nin kızı olarak doğar. Çocukluğundan itibaren Ezo diye çağrılan Zöhre, güzelliği ile dillere destan olur. Yirmi yaşında evlendirilirse de kocasıyla geçinemez, ayrılır (başka bir hikâyede berdel ile evlenen Ezo Gelin, ağabeyinin eşinden ayrılması nedeniyle çok sevmesine rağmen kocasından mecburen ayrılmak zorunda kalır).
Ardından 1936'da Suriye'de, Cerablus'un Kozbaş köyünde oturan teyzeoğlu Memey'le (Mehmet) evlendirilir. Yoksul bir yaşam burada da yakasına yapışır Ezo Gelin’in. Mecburen ayrıldığı kocasına olan aşkı ve Suriye’de çektiği vatan hasreti ile Ezo Gelin , hastalanır, Suriye'de 47 yaşında ölür. Mezarı 1999 yılında Türkiye’ye getirilir.
Ezo Gelin çok acı çeken, yoksulluğu her zaman yaşayan bir kadındır. İşte Ezogelin çorbası tam da bu yoksunluğun çorbasıdır. Evde ne varsa tenceresine katar, güzel bir çorba yapar ve koyar sofrasıana. Çorba, Ezo Gelin kadar güzeldir. Bu yüzden güzelliğin adı olan Ezo adını alır. Yemeklerin dili olsaydı hikayelerini dinlerdik. Hem de varyant varyat… Onlar hikayelerini tadıyla lezzetiyle bizlere sunuyor. İçimizi ısıtan Ezogelin çorbasının hikayesi Ezo Gelin’in acı dolu yaşamında kendini buluyor.