Devalüasyon nedir? Devalüasyon olursa borsayı nasıl etkiler? Tüm sorularınızın cevapları için hemen tıklayın!
Devalüasyon, para politikası ile ilgilenen vatandaşlar tarafından sıklıkla merak edilen önemli bir ekonomi terimidir. Bu noktada devalüasyon nedir kısaca bahsedecek olursak; bir ülkenin para biriminin diğer ülke para birimleri karşısında değer kaybettirilmesi faaliyetidir. Dünya ticaretinde ekonomik avantaj sağlamak için uygulanan bu faaliyet, hükümet ve ekonomi işlemleri ile ilgilenen kurumlar tarafından alınan karar neticesinde gerçekleştirilir. Önemi büyük olan devalüasyonla ilgili merak edilen ve bilinmesi gereken tüm detaylar derlenmiştir.
Devalüasyon kelimesinin sözlük anlamı değerdüşürümü demektir. Yani, bir ülkenin para biriminin, diğer ülkelerin para birimleri karşısında değer kaybetmesi anlamına gelmektedir. Değerdüşürümü, genellikle cari açık veren ülkeler tarafından uygulanan bir faaliyet olarak bilinir. Cari açık, bir ülkenin ithalatının ihracatından daha fazla olması anlamına gelmektedir. Bu durumda, ülke para birimi, diğer ülkelerin para birimlerine karşı değersiz hale getirilerek ihracatın artırılması hedeflenmektedir.
Ülkeler, sabit kur rejimi uyguladıklarında, eğer üretimleri yetersiz ve dünya genelinde önemli bir satışları yoksa, dışarıdan ürün ve hizmet almaya devam ederler. İthalat ve ihracat dengesini sağlayamayan ülkeler, yıl sonunda hesaplanan dış ticaret açığı karşısında maliyeti karşılamak için para birimlerini daha değersiz hale getirirler. Bu sayede, ithalatın azalması ile birlikte iç pazarda canlanma sağlanarak borçlanmanın önüne geçilmeye çalışılır.
Devalüasyon nedir sorusunun cevabını daha iyi özümseyebilmek için, bu uygulamanın gerçekleştirildiği örnekleri incelemek oldukça fayda sağlayacaktır. Söz konusu uygulama, bir ülkenin mevcut ekonomik durumu, ithalat, ihracat, üretim, tüketim dengesi ve dış borç yükü gibi faktörler dikkate alınarak kullanılmalıdır. Üstelik doğru zamanlama ile birlikte titizlikle yönetilmesi gereken bir süreçtir.
Bu uygulamanın, hızlı bir şekilde artan enflasyonun kontrol altına alınamaması ve döviz cinsinden dış borç yükünün geri ödenmesinde zorluklar yaşanması gibi problemleri de oluşturmaktadır. Tarihsel süreçte, dünyanın birçok ülkesinde devalüasyon uygulamaları olumlu veya olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Bu doğrultuda Türkiye devalüasyon uygulaması yöntemine pek çok defa başvurarak, tarihinde üç önemli değerdüşürümü örneği yaşamıştır. Bu tarihler ise;
Türkiye, 1946 yılında Recep Peker hükümeti tarafından alınan 7 Eylül Kararları ile ilk devalüasyonu yaşamıştır. Bu müdahale sonucunda ABD doları fiyatı 1.29 TL'den 2.83 TL'ye yükseltilmiştir. Bu karar doğrultusunda Türk lirası yüzde 40 oranında değer kaybetmiştir. Türkiye, 2. Dünya Savaşı'na katılmamış olmasına rağmen, savaşın ekonomik dengeleri bozması sebebiyle etkilenmiştir. Erkek nüfusun askere alınması sonucu tarımsal gelirler ciddi ölçüde azalış göstermiştir. Maden ürünlerinden sağlanan gelirler artmasına rağmen, alınan devalüasyon kararı tartışma yaratmıştır. Müdahalenin ardından devlet giderleri ve bütçe açığı artmış, hedeflenen döviz stoğunun artması yerine azalmıştır. Bununla birlikte dış ticaret açığı artmış, alım gücü düşmüş ve işsizlik yükselmiştir.
Türkiye devalüasyon uygulamasına ikinci kez 4 Ağustos 1958 tarihinde Adnan Menderes hükümeti ile rastlamıştır. Değerdüşürümü uygulaması ile 2.83 TL olan ABD dolarının fiyatı 9 TL’ye çıkarılmıştır. Demokrat Parti hükümeti, 1950 ve 1960 yılları arasında uyguladığı liberal ekonomi politikalarıyla bilinmektedir. Ancak, bu politikaların sonucunda ihracat gerilerken ithalat artış göstermiştir. Bu durum dış ticaret açığının büyümesine yol açmıştır.
Enflasyonun artması, büyüme hızının düşmesi ve ABD'nin para desteğinin kısıtlanması gibi birçok faktör, ekonomik krizi derinleştirmiştir. Bu nedenle devalüasyon uygulama kararı alınmıştır. Devalüasyon, ihracat tıkanıklığını olumlu yönde etkilemiştir. Ancak, üretim yetersizliğinden kaynaklanan ithalat ihtiyacı, fiyatların yükselmesine ve büyük zorluklara sebep olmuştur.
Türk lirasının dış piyasada sürekli olarak değer kaybetmesi, ülke ekonomisini sarsan bir durum haline gelmiştir. Bu dönemde, ekonomik krizler ve devalüasyonlar Türkiye ekonomisinin sıkça karşılaştığı problemler arasında yer almıştır.
10 Ağustos 1970'te Süleyman Demirel hükümeti tarafından gerçekleştirilen üçüncü devalüasyon hareketi ile, ABD doları 9 liradan 15 liraya yükselmiştir. Bu süreç, 1978 yılına kadar ufak devalüasyonlarla devam ederek, sonunda 1 doların karşılığı 19 TL'ye çıkmıştır. Milli sermayenin yetersizliği, ihracat artışının ithalata yetişememesi ve fiyat istikrarsızlığı gibi faktörler, bu kararın alınmasında etkili olmuştur.
Ancak Türk lirasının yüzde 66 oranında değer kaybına neden olan üçüncü müdahale beklenen dönüşümü gerçekleştirmedi. İhracatı artırmak için yapılan faaliyetler, yurt dışında yaşayan vatandaşların dövizlerini Türkiye'ye getirmesi ve turizm gelirlerinin artması gibi olumlu etkiler öne çıksa da hedeflenen istikrar sağlanamamıştır. Önceki uygulamalar gibi, Türk lirasının değer kaybetmesi, iç piyasada fiyat istikrarsızlığı ve vergi yükü gibi sorunları beraberinde getirdi.
Cari açığı yüksek olan ülkelerde yetersiz yatırım ve sermaye girişi nedeniyle döviz kurlarında artış yaşanabilir. Bu durumda, para politikası araçlarından biri olan devalüasyon uygulanabilir. Bu doğrultuda “devalüasyon neden yapılır?” sorusuna verilebilecek cevaplar şu şekilde sıralanabilir:
Bir ülkede mal ve hizmetlerin yabancı para birimleri karşısında değer kazanması halinde, ihracatını artırmak ve dış ticaret açığını kapatmak için devalüasyon uygulamaları izlenebilir. Fakat, devalüasyon ardından ulusal para biriminin değer kaybetmesi, ülkede bir ekonomik durgunluk yaratabilir. Bununla birlikte, enflasyonun kontrol altına alınamadığı durumlarda IMF müdahalesi ile para birimi devalüe edilebilir. Dolayısıyla devalüasyon kararı almadan önce dikkatli bir ekonomik analiz yapılması gerekmektedir.
Sabit veya çıpalı kur rejimi uygulayan ülkelerde, mevcut ülke yönetimi ulusal para biriminin resmi değerini belirleyerek, kontrol altına alır. Bu karar genel olarak yüksek cari açık gibi sebeplerle alınmaktadır. Ulusal para birimi yabancı para birimleri karşısında düşürülmeye karar verildiğinde, merkez bankası ulusal paranın resmi değerini belirli bir yüzde oranında düşürerek sabitleyebilir. Bu yeni parite, bir sonraki devalüasyona kadar bütün resmi işlemlerde esas alınmaktadır.
Devalüasyon, bir ülkenin para biriminin yabancı para karşısındaki değerinin bilinçli bir şekilde düşürülmesi olarak uygulandığı için borsa genellikle bu uygulamadan olumsuz etkilenebilir. Söz konusu uygulama, ülke ekonomisindeki belirsizlik sebebiyle yatırımcıların güvenini azaltmasıyla birlikte borsa endekslerinde düşüş yaşanmasına sebep olabilmektedir. Fakat, devalüasyon ihracatın artmasına ve ulusal ekonomideki rekabet gücünün artmasına da yardımcı olabilmektedir. Bu sebeple, devalüasyon olursa borsa ne olur sorusunun yanıtı tamamen ülkenin ekonomik durumuna ve borsanın içinde bulunduğu koşullara bağlı olarak şekillenmektedir.
Devalüasyon uygulamasının banka kredileri üzerindeki etkisi, ülkedeki faiz oranlarına bağlı olmaktadır. Bahsi geçen uygulama genellikle enflasyonist bir etkiye sahip olduğundan, merkez bankaları faiz oranlarını artırma eğilimindedir. Bu neticede, bankaların kredi verme maliyetleri artarken, kredi faizleri yükseliş göstermektedir. Buna karşın olarak bankaların kredi talepleri azalırken, kredi piyasasında bir daralma yaşanmaktadır.
Fakat, devalüasyon aynı zamanda ülkedeki ihracat sektörünü canlandırdığı için şirketlerin gelirleri artabilmektedir. Dolayısıyla, şirketlerin kredi ihtiyacı artabilir. Bununla birlikte bankalar kredi piyasasında daha fazla faaliyet gösterebilirler.
Altın, geçmişten günümüze ve tarihsel olarak devalüasyon dönemlerinde yatırımcılar tarafından tercih edilen bir güvenli liman varlığı olmuştur. Bu doğrultuda, devalüasyonun yaşandığı bir dönemde altının fiyatı genellikle yükselmektedir. Fakat, her yatırım aracında olduğu gibi altın fiyatları da arz ve talep dengesine göre farklılık gösterebilmektedir. Hal böyleyken, altının devalüasyondan nasıl etkileneceği piyasaların tepkisine bağlı olarak anlaşılabilmektedir.
Devalüasyon olması halinde dolar, devalüe olan para birimleri karşısında değer kazanacaktır. Fakat devalüasyonun nedeni ve süreci, doların değerindeki değişiklikleri etkileyebilir.
Bir örnekle açıklanması gerekirse; bir ülkenin yüksek enflasyon, borçları veya ekonomik dengesizlikleri sebebiyle devalüasyon yapması halinde, doların diğer para birimleri karşısındaki değeri artış gösterebilir. Ancak, devalüasyonun sebebi ABD ekonomisindeki bir durgunluk veya politik bir belirsizlik gibi sebeplere bağlıysa, doların diğer para birimleri karşısındaki değeri düşebilir.
Doların devalüasyon olduğu durumda altın ve dolarda yaşanacak olan gelişmeler de vatandaşlar tarafından merak edilmektedir. Devalüasyonun nedenlerine, süresine ve diğer piyasa koşullarına bağlı olarak değişkenlik gösterdiği bu iki durumu şu şekilde açıklamak mümkündür:
Doların devalüasyon olduğu durumda altın fiyatları yükselme eğilimi gösterir. Bunun sebebi ise, yatırımcıların doların değer kaybına karşı korunmak için altına yönlenmeleri olarak açıklanmaktadır. Ayrıca, altın genellikle vatandaşların güvenli liman olarak kabul ettiği yatırım aracı olduğu için dolar devalüasyonuna ilişkin endişeler arttığında altın talebi de artış göstermektedir.
Dolar devalüasyon yaşadığı takdirde, doların diğer para birimleri karşısındaki değeri düşüş göstermektedir. Bu doğrultuda doların satın alma gücü de azalmaktadır. Dolayısıyla, dolar devalüasyonu genellikle fiyatların artmasına ve enflasyonun yükselmesine sebep olmaktadır.