Destalinizasyon, Sovyetler Birliği'nde Genel Sekreter Josef Stalin'in ölümü sonrası yeni genel sekreter seçilen Nikita Kruşçev ile başlayan antistalinist süreci belirten kavram.
Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin 20. Kongresi, Stalin'in ölümünden 3 sene sonra 14 Şubat ve 25 Şubat 1956 tarihleri arasında yapıldı ve bu tarihten itibaren Stalin dönemine ait uygulamalar, "kişinin putlaştırılması" olarak görüldü ve destalinizasyon süreci başlatıldı. Stalin'e ait görüşlerin etki ve gücünün zayıflatılması, buna dayalı olarak hiyerarşik yapı ve ideolojik hâkimiyetin bitirilmesi girişimi destalinizasyon şeklinde tanımlanır.
Josef Stalin'in 1953 yılındaki ani ölümü sonrası Stalin döneminde partide pasifize edilerek önemli görevlerden uzaklaştırılan kimi muhalif kesimler, önceki dönemdeki uygulanan politikalara sert eleştiriler yöneltmişler ve bu söz konusu politikalara Stalinizm ismini vermişlerdir. Stalinizm olarak tanımladıkları politikalardan uzaklaşarak Sovyetler Birliği'nde yeni bir dönemin fitilini ateşlemişlerdir. Stalin'den sonra Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri seçilen Nikita Kruşçev; iktidara geldikten hemen sonra Stalin karşıtı bir politika yürüttü ve 1956 yılında düzenlenen 20. Kongre'de itibariyle "destalinizasyon" sürecini resmen başlatmış oldu.
Kruşçev 25 Şubat 1956 tarihinde düzenlenen kongrede Kruşçev, Sovyet lideri Josef Stalin döneminde yapılan yanlış uygulamalar, ordu ve partide gerçekleştirilen keyfi tasfiyeler, kişi kültünün oluşturulmasını sert sözlerle eleştirir. Kruşçev konuşmasında Stalin’i çok ağır bir dille eleştirirken Bolşevik lider Vladimir Lenin’e ve Sovyetler Birliği Komünist Partisine özgüler dizer. Kruşçev'in yaptığı konuşmaya Gizli söylev denmesinin asıl nedeni konuşmanın gizli oturumda gerçekleştirilmiş olmasından kaynaklıdır. Konuşmanın esas metni 3 Mart 1989 tarihinde İzvestiya'da yayınlanmıştır.
Kruşçev'in Stalin döneminde yapılan tasfiyeleri eleştirmesine rağmen, tasfiye edilenlerin siyasi itibarlarının iade edilme süreci uzadıkça uzar. Öyle ki Moskova Davalarında suçlu bulunanlar 1988 yılında ancak aklanırlar.
Ulusların zorla göç ettirilmesi
Stalin'in kişi kültünün reddedilmesi
Partide kolektif liderlik anlayışının çiğnenmesi
Tanınmış Bolşevik liderlere uygulanan baskılar
1925 yılından beri Lenin Ödülü'nün verilmemesi
Marksizm-Leninizm klasiklerinden örnekler verilmesi
Kişinin putlaştırılması şarkı, şehir vb. yerlere isimler verilmesi
Büyük Vatanseverlik Savaşı sırasında Stalin'in rolünün abartılması
Stalin'in kişilik özelliklerinin eleştirisi için Lenin'in Vasiyeti' nin gündeme getirilmesi
Stalin tarafından Troçkistler'e karşı geliştirilen halk düşmanı ifadesinin eleştirilmesi
Eski Bolşeviklerin çoğunun ve özellikle Tüm Birlik Komünist Partisi (Bolşevik) 18. Kongresi delegelerine baskı yapılması.
Bu süreçte Stalin'nin en güvendiği isimlerden Lavrenti Beria 1953 yılında kurşuna dizilerek idam edilmiş, Stalin'e ait olan heykeller yıkılmış, ders kitaplarındaki Stalin'e yönelik atıflar çıkarılmış ve Sovyetler Birliği Marşı'nda Stalin'e dönük atıflar yer aldığı için 1956-1977 arasında sözsüz olarak yalnızca enstrümantal şeklinde çalınmıştır. Daha sonra 1977 yılında orijinal marşın sözlerindeki Stalin'e yapılan göndermeler çıkartılmıştır.
Gizli söylev ilk okunduğu sırada izleyicilerin bu politikayı çeşitli yöntemlerle protesto etmişlerdir. Hatta bazı kişilerin kalp krizi geçirdiği ve daha sonraki süreçte de intihar edenler olduğu yönünde bazı iddialar mevcuttur.
Macaristan Halk Cumhuriyeti'nin başında bulunan Mátyás Rákosi, Stalin'ine dönük bu uygulamalara şiddetle karşı çıkmış, bunun sonucunda da 1956 yılında tasfiye edilmiştir. Daha sonra ''Macar Devrimi'' olarak bilinen ve Sovyet yönetimine karşı ayaklanmaya kadar giden süreç başlamıştır.
Polonya Halk Cumhuriyeti'nde bu antistalinist politikalara karşı işçi ayaklanmaları yaşanmış, daha sonra iktidarda bulunan Polonya Birleşik İşçi Partisi yönetimine Stalin zamanında tasfiye edilen Władysław Gomułka getirilmiştir.
Büyük çapta protestolar ise Stalin'in memleketi, Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nde meydana gelmiştir. 1956 Gürcistan ayaklanması olarak adlandırılan olaylarda, günlerce süren protesto ve eylem düzenlenmiş, olaylar ancak Kızıl Ordu birliklerinin müdahalesiyle 9 Mart 1956 günü ancak bastırılabilmiştir.
Kruşçev yönetimi 1961 yılında Lenin'in Mozolesinde bulunan Stalin'in naaşını Kremlin Duvarı Mezarlığına defnetmiştir.
Söz konusu politika Soğuk Savaş'ın en önemli olaylarından biri olan Çin-Sovyet ayrılığının da temel sebebidir. ÇKP (Çin Komünist Partisi) lideri Mao Zedong tarafından sert bir şekilde eleştirilmiştir
Kruşçev ve onun ardından gelen revizyonistlerin Sovyetler'e kapitalist düzeni yerleştirmeleri sonucunda SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) varlığı tehlikeye girmiş ve en nihayetinde bir başka revizyonist olan Gorbaçov döneminde Sovyetler Birliği dağılmıştır.