Asperger Sendromu
Isaac Newton, Albert Einstein, Charles Darwin gibi isimleri aynı noktada buluşturan tek özellik modern bilime yaptıkları katkılar değildir. Muzdarip oldukları hastalıklarda bu üç bilim insanını birleştiren başka bir özellik. Bu üç bilim adamının da Asperger Sendromu olarak bilinen özel bir nörolojik bozukluk hastalığına yakalandıkları düşünülüyor.
"Nörolojik bozukluk" kavramının asıl karşılığı, beyinde anormal bir şeyler olduğu manasına geliyor. Fakat beyindeki süreçleri göz önüne aldığımızda, anormal şeyleri negatif anlama da gelmemektedir. Zira beyin, basitleşmiş kavramlarla belirtilemeyecek kadar karmaşıktır. Birtakım nörolojik sorunlar genel manada yüksek sanatsal ve bilimsel başarılar ile ilişkilendirilen tuhaf bir zihin durumunu yansıtır.
Asperger Sendromu, genel olarak sosyal geri çekilme, motor becerilerde düşüklük ve zayıf iletişim becerileri semptomlarıyla ilişkilendirilen gelişimsel ve nörolojik bir rahatsızlıktır. Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı'nda Asperger Sendromu, Otizm Spektrum Bozukluğu ile aynı kategoridedir.
Asperger sendromuna sahip kişiler, gözlem altına alınan otizmli bireylere kıyasla entelektüel kapasite bakımından daha iyi olmalarından ve daha düşük şiddetli anormallikler göstermelerinden dolayı Asperger Sendromu genel olarak "Yüksek İşlevli Otizm" şeklinde tanımlanmaktadır.
Asperger ve Otizmin Kesişmesi
Asperger ve otizm kesişmesi, 1940'lı yıllarda Leo Kanner ve Hans Asperger adlı iki Viyanalı bilim adamının, bazı çocuklarda gözlemlenen bir sendromu sosyal izolasyon, bozulmuş iletişim becerileri gibi özelliklerle tanımlamalarıyla sonucu oldu. Her iki bilim adamı da raporlarında "otizm" terimini kullandı.
Kanner'in sendromu 1943 yılında yayımlandı. Asperger'in Almanca yazılmış olan raporu ise Uta Frith’in "Autism and Asperger's Syndrome" adlı ders kitabında yer bulduğu 1991 yılına kadar keşfedilmemiştir.
Asperger Sendromu üzerine yapılan araştırmalar, 2000 ve 2012 arasında arttı. Araştırma grupları, Asperger Sendromu için birtakım kriterler öne sürdü.
Bu kriterlerin çoğu birbiriyle örtüşürken, Dünya Sağlık Örgütü, Asperger Sendromu için tanısal olabilecek aşağıdaki temel özellikleri belirledi:
✶ İşlevsel olmayan sosyal uyumluluk içeren nitel sosyal bozulmalar.
✶ Etkileşim için sözlü olmayan iletişimde bozulma ve sosyal karşılıklılık eksikliği.
✶ Kısıtlayıcı ilgi örgüsü, motor becerilerde yavaşlık, tekrarlı davranış örgüsü ve bazı durumlara aşırı obsesif tutum göstermek.
Asperger Sendromu'nun fikir babası Hans Asperger, Asperger Sendromu bulunan bireyleri karakteristik mana da otizmli deneklerinden ayrı sınıfa almıştır. Hans Asperger'e göre bu hastalığa sahip bireyler, entelektüel olarak yetenekli ve bazı belirli alanlarda aşırı derecede başarılıydı.
Asperger'in gözleminden yıllar sonra güncel araştırmalar sonucu Asperger Sendromu'nun sıklıkla yüksek sözel IQ gerektiren alanlarda genellikle diğerlerinden daha iyi performans gösterdikleri bulgusuna ortaya çıktı. Özellikle sembol kodlama ve işleme hızında düşük bir IQ performansla gecikmiş bir tepki süresi gösterdiklerini ortaya koyuldu.
Asperger Sendromu, klasik otizmden daha yaygındır. Epidemiyolojik araştırmalar, her 10.000 çocuktan yaklaşık 4'ünün otizmli olduğunu ve 10.000 çocuktan 25'inin Asperger Sendromu tanısı konulduğunu ortaya koymuştur. Demografik veriler Asperger Sendromu'nun erkek çocuklarda, kızlara kıyasla daha yaygın olduğunu gösteriyor fakat yine de bu gözlemin arkasını dolduran bilimsel bir açıklama yapılamamıştır.
Otizm Spektrum Bozukluğuyla da Benzer Özelliklere Sahip
Otizm ve Asperger Sendromu arasındaki çok sayıda benzerlik sebebiyle, birini diğeriyle karıştırmak son derece doğaldır Son zamanlarda gerçekleştirilen çalışmalar sonucu Asperger Sendromu ve Otizm Spektrum Bozukluğu arasında farklılıklar olduğu görülmüştür. Araştırmalarda, Aspergerli bireylerde, otizmli bireylerle kıyaslandığında yaşa özgü veya çok daha erken sözel gelişim, titiz konuşma, çok daha yüksek sosyal karşılık bulma isteği ve üstün hayal gücü olduğu görüldü.
Yaşla birlikte Asperger ve otizm arasındaki ayrım önemli ölçüde düşmektedir. Sadece Asperger Sendromu'na özgü olan biyobelirteçler olmadığı için, Asperger Sendromu'nu diğer bozukluklardan ayrı olarak sınıflandırmak zordur.
Sendromun "biyolojik ve klinik olarak teşhis edilmiş bir özelliğine" dair yeterli tespitler olmadığı için, 2013'de Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı'nda (DSM-5), Asperger Sendromu, Otizm Spektrum Bozukluğunun başka bir varyantı olarak gösterildi. Bu karar bilim insanları tarafından eleştirilse de, araştırmacıların birçoğu, Asperger Sendromu'nun diğer otizm bozukluklarından ayrılmasına yardımcı olabilecek kadar fazla çalışma yapılması gerektiği hususunda aynı görüşteydi.
Asperger Sendromu ve Buzdolabı Anne
Asperger Sendromu yada genel manada Otizm Spektrum Bozuklukları ile alakalı en yaygın bilinen yanlış, zayıf ebeveynlik ve ebeveyn-çocuk arasındaki bağ eksikliği sebebi sonucu geliştikleri düşünülmesidir. Bu yanlış düşünce, soğuk ve mesafeli ebeveynliği betimlemek için "Buzdolabı Anne" şeklinde isimlendirildi.
Fakat 1960'lı yıllarda, bu nörolojik bozukluklar ile alakalı araştırmalar çoğalmaya başladığı zaman ve bilim adamları, bu sendromlardan sorumlu olan hususun ebeveynlik durumu değil, çocuğun genetik ve nörolojik yapısı olduğunu keşfetmeleri sonucu bu düşünce de tarihe karıştı. Şimdi bile, nörogelişimsel bozuklukların çocuklukta travmatik durumdan kaynaklandığı inancı halen yaygındır. Fakat asıl gerçek, sınırlı bilgiye dayalı öngörülenden çok daha karışıktır.