Soylu bir ailenin kızı olmak, zenginlik içinde yaşanan mutlu bir hayat vadediyor gibi gözükse de Blanche’nin hayatı tam tersini kanıtlıyor. Bir aşkın bedeli ne kadar ağır olabilir? İşte bu sorunun üzücü…
Monnier ailesi 19. yüzyılda, Fransa’da yaşayan dönemin soylu ailelerinden biriydi. Bu ailenin güzeller güzelli ve bir o kadar da bahtsız kızı Blanche, 1 Mart 1849’da doğmuştu. Soylu bi ailede doğmuş olmak Blanche’ye davranışları da dahil olmak üzere dikkat etmesi gereken bir çok sorumluluğu yüklüyordu. Yirmili yaşlarına geldiğinde güzelliğiyle bütün sosyeteyi büyülediğinden kendisine bir çok talip çıkıyordu. Sürekli mektuplar alan Blanche ise hiçbirine karşılık dahi vermedi.
Çünkü güzeller güzeli kız kalbini çoktan birine kaptırmıştı. Sevdiğinin alt tabakadan ve ondan yaşça büyük bir avukat olması, dönemin şartlarında çok ciddi bir sorundu. 1874 yılına gelindiğinde 25 yaşında olan Blanche Monnier’in gönlünün sosyeteden olmayan birinde olan olduğunu öğrenen ailesi durumu hiçte hoş karşılamadı. Özellikle annesi onun sosyeteden biriyle evlenmesi konusunda oldukça ısrarcıydı. Blanche Monnier’in aşkının peşinden gitmek konusunda gözünün kara olduğunu fark eden annesi çözüm yolu olarak kızını odaya hapsetti.
Bu basit bir oda cezası gibi görünse de çok ötesinde olan bir uygulamaydı. Annesi Louise Monnier pencereden gün ışığı sızmaması için gereken tüm önlemleri almıştı. Böylece sonsuza kadar kimse kızını görmeyecekti. Annesi, erkek kardeşi ve evin çalışanları dışında dış dünya ile tüm bağlantısı kesilen Blanche’nin yataktan kalkmasına dahi izin yoktu. Herhangi bir temel hijyen ihtiyacını karşılamasının önüne geçen bu yasak, onu hayatının yarısı boyunca yemek yediği, idrarını ve dışkısını yaptığı yatakta uyumaya mecbur kıldı. Aradan yıllar geçtikten sonra, 1901 yılında Paris Başsavcılığına olayla ilgili bir ihbar geldi. Savcılığa gelen imzasız mektupta şunlar yazıyordu:
“Sayın başsavcım, sizi fevkalede ciddi bir vaka hakkında bilgilendirmenin onurunu taşıyorum. Madam Monnier’in evinde kitli bir kadın olduğu hakkında konuşuyorum. Neredeyse açlıktan ölecek, son 25 yıldır kendi pisliğinde çürümüş çöplerin içinde yaşıyor.”
Savcı ve polisler bu esrarengiz mektuba inanamadılar. Çünkü Monnier ailesi aristokrat bir aileydi, çamia tarafından oldukça seviliyor ve saygı görüyorlardı. Ayrıca kızları kaybolduğu için de oldukça üzgün durumdalardı. Neyseki tüm bunlar ihbarı ciddiye almanın önüne geçemedi ve Monnierlerin evine baskın yapıldı. Baskında, evlerinin üst katında gizli bir oda bulundu. Odanın kapısı açıldığında şahit oldukları manzaraya inanamadılar.
Genç kadın tam yirmi beş yıl boyunca zifiri karanlık bir odada tutulmuştu. Dışkı ve yiyecek artıklarıyla kaplı yatakta, yaşamla ölüm arasında yatıyordu. Blanche yetersiz beslenme sebebiyle bir deri bir kemik görünüyordu. Güzelliğinden eser kalmayan kızı hastaneye kaldırdılar. Tüm Monnier Ailesinin sorgulandığı yargı sürecinde, annesi Louise Monnier tutukladı ancak tutuklanmasından sadece 15 gün sonra vefat etti. Erkek kardeş Marchel Monnier ise tüm suçu annesine atarak kendini savunmaya çalıştı. Suça ortak olduğu kanıtlarla ispatlandığında ise 15 yıl hapis cezası aldı.
Tam 25 yıl boyunca karanlık bir odada, insani olmayan şartlar içerisinde yaşamaya mahkum edilen kadında, koprofili, ekshibisyonizm ve şizofreni gibi psikolojik sorunları oluşmuştu. Fiziksel olarak kendini az da olsa toparlamayı başarmıştır ancak psikolojik sorunları asla toparlamadı. Hayatının geri kalanı da bakım evinde geçiren Blanche Monnier, 1943 yılında bir psikiyatri hastanesinde hayata gözlerini yumdu.
Bu gibi haberlerinin devamı için parafesor.net sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
Benzer içerikler için buraya tıklayınız.