Doris Lessing 'İçinde Yaşamayı Seçtiğimiz Hapishaneler' kitabına şu cümleyle başlar: "Romanlar psikoloji ve antropoloji kitapları ile aynı rafta durmalıdır."
Aşk-ı Memnu da aslında sadece bir aşk romanı değil adeta derinlemesine bir psikanaliz kitabı niteliğindedir.
Şöyle bir düşündüğümüzde, bu evlerden ırak olasıca Behlül'ü tüm hikayeden çıkarsak ne kimse ölecek, ne de onca insanın huzuru kaçacaktı. Ama o olmayınca ne aşk olacaktı, ne de heyecan... Hikayenin harç karıcısı Behlül herkesin hayatını altüst etmek için yaratılmıştı adeta.
Yazar Selim İleri'ye göre Halit Ziya romanlarını yazarken çocukları başta olmak üzere çevresinden etkileniyordu. Diplomat oğlu Vedat'ın intiharıyla büyük bir acı yaşamış olan Halit Ziya, eşi Memnune Hanım ile kendisinden 10 yaş küçük arkadaşı Romancı Mehmet Rauf'un aşk dedikodularının çıkması kalbinde derin izler bırakmıştır.
Aşk-ı Memnu'daki aldatma örgüsünün eşi Memnune Hanım ile Romancı Mehmet Rauf'un arasındaki yasak aşka dayandığı da söylenir. Mehmet Rauf, Halit Ziya için üstadım dermiş ve ondan 10 yaş gençmiş.
Şimdi yazanı bir yana bırakıp yazılana bakalım. Halit Ziya Uşaklıgil, Behlül karakterini yazarken neden kendisiyle asla yüzleşmeyen ve herkesin hayatını tarumar eden narsist ve sosyopat bir kişilik olarak yaratmıştı?
Hırsın, ihanetin, şefkatin ve şehvetin kol gezdiği yalının koridorlarında gezmeye hazırsak Behlül anlatmaya başlayalım...
Behlül çapkın sorumsuz bir gençtir. Amcasının maddi gücünden faydalanan Behlül için okulunu bitirmek ya da iş bulmak gibi bir amaç yoktur. Aklı bir karış havadadır. Tabi ki bunun altında da esaslı bir travma öyküsü vardır. Ailesini trafik kazasında kaybetmiştir Beylül. Adnan Ziyagil onun yanına alır, bunlar olurken Behlül daha 6 yaşındadır. Küçük yaşta annesini ve babasını kaybetmesinden sonra Adnan Bey onu zengin ve kusursuz hayatına dahil etmiştir.
Çocukluk öyküsündeki travma ve anne babasının yokluğu, kişiliğinde derin yaralar açmıştır. Maddi ihtiyaçları karşılanmış olabilir ama duygusal ihtiyaçları karşılanmamış Behlül yalının adeta pimi çekilmemiş el bombasıdır. Hayatını keyif üzerine kuran Behlül, kolay lokma olarak gördüğü kızlarla vaktini geçirir, zevkten zevke koşar.
Hayatındaki her kadın onun flörtöz tarzında değişik şekillerde nasibini almaktadır. Behlül hiç sıkıya gelemez, hep kaçar. Ama en çok da kendinden kaçar. En sık kullandığı cümle "Behlül kaçar"dır.
Ama Behlül'ün, Bihter sınavı geçmesi zordur. Çünkü Bihter ne kadar nefret etse de o Firdevs Hanım'ın kızıdır. Behlül'ün de Bihter ile aralarındaki çekime 'hayır' diyebilecek bir zihinsel ve ahlaki altyapısı yoktur.
Behlül her çiçekten polen alan, zoru görünce kaçan ve bal yapmayan bir yaban arasıdır desek yersiz olmaz.
Yaraları ve yüzleşmeme huyu onu daha fazla sorumluluğa iter. Adnan Bey Behlül'ü hiçbir zaman evlatlarından ayırmamış, hatta gelecekte şirketin başına onu geçirmeyi planlamıştır. Ailesinin eksikliğini hiçbir zaman ona hissettirmemiş ve ona her zaman "Sen benim oğlumsun." demiştir.
Göz oyacak olan ama yine de beslenen Karga gibidir Behlül. Behlül ve Bihter arasında başta dostça başlayan sohbetler zamanla renk değiştirip aşk kırmızısına döner. Bihter, Adnan Bey'in köşkünde huzuru, güveni, mutluluğu ararken tutkuyla tanışır. Masumiyet ihanet bulutlarıyla gölgelenir. Tutku sadakati yener.
Her gece kandili başka yerde söndüren Behlül gitmiş, yerine hemen her akşam yalıya gelen ev kuşu Behlül gelmiştir. Behlül ve Bihter artık birliktedir.
Tüm roman ve dizi boyunca dozu yavaş yavaş artan 'duyarlarsa bittik' gerilimi seyirciyi ekran başına kitlerken, bu da reyting olarak yapımcılara geri dönmüştür.
Hakkı Devrim bu konuda, "Halit Ziya şüpheci bir roman yazmış, abartmaya gerek yok bunlar 1900'lerde yaşanacak şeyler değil!" diyerek tepki göstermişti.
Halit Ziya bu aşkın erotik, tutku dolu yönünü yazarken adeta uçmaktadır. Roman boyunca Firdevs Hanım'ın yaşlanmaktan nefret etmesi ile Nihal ergenlikten kadınlığa geçmesi, Peyker'in sıkıcı hayatı ve Bihter şehveti ile yüzleşirken Behlül adeta yaş odun gibi aynı saçmalıkları kendisi ile yüzleşmekten kaçmaktadır.
Hatta Behlül yanlış bir evlilik yaptığını düşündüğü için Adnan Bey'i suçlu bulur. Zaten hiçbir konuda kendini suçlayacak birisi değildir. Adnan Bey ise ihanet dedikodularının yayıldığı süreçte Behlül'den ziyade Bihter'den şüphelenecek kadar güvenmektedir Behlül'e. Hatta aldatıldığını öğrendiği sahneyi de hatırlatacak olursak yalıya doğru "Bihter!" diye bağırarak koşarak gitmektedir. Sanki tek günah keçisi Bihter'miş gibi...
Behlül şımarık bir narsistti. O Bihter'in ilk ve son aşkıydı. Bihter ile ilişkisinin ilerleyen zamanlarında Bihter'i çantada keklik olarak görmeye başladı. Bihter hazır ve nazır onu bekliyordu çünkü.
Bu kolaylık Behlül'ün heyecanını yavaş yavaş azaltır. Kendini biraz çeker ve eski günlerine döner, eski kırığıyla kaçamak yapar. Yaşadığı yasak aşkta kendini kullanılmış görmeye başlayan Bihter bir süre sonra hızla dibe vurduğunu hisseder.
Halit Ziya romanını bitirirken herkesi yalıda toplayarak büyük bir yüzleşmeye imza atmıştır. Adnan bey dışında herkes artık Behlül ve Bihter'in ihanetini biliyordur. Bihter tabancanın tetiğini çekerken, "Ben bu kapı açıldığında da öleceğim Behlül, benim ölmemi istiyor musun? Beni kaybetmeyi göze alabiliyor musun? Beni beni Bihter'ini..."
derken bile Behlül ağlayarak yalnızca "Bırak tabancayı." der. Sorumluluk almaz.
Her şey olup bittikten sonra Bihter'in mezarının başında tüm olup bitenle yüzleştiği de şüpheli!
Evet, Bihter kocasını aldattı belki hemde çok kötü bir şekilde aldattı. Ama Behlül aynı anda dört kişiye birden ihanet etti.
Bu hikayenin kaybedeni Bihter olsa bile kazananın kesinlikle Behlül değildi.