Kendisi gibi bilim insanı olacağı düşünülen Einstein'nın oğlu Eduard'ın sonu akıl hastanesi oldu. İşte ailenin hüzünlü hikayesini sizler için derledik.
Albert Einstein, bilim dünyasındaki çalışmalarıyla hafızalarımızda yer etti. Şimdi ise sizlere Einstein gibi bilim adamı olacak oğlunun kendini akıl hastanesinde bulmasından bahsedeceğiz. Einstein ile Marić, aynı sınıftaydılar. Sınıflarındaki tek kadın ise Maric'di. Einstein'da ona gönlünü kaptırdı.
Tıpkı Einstein gibi muazzam bir zekaya sahip olan Marić, Einstein’dan 4 yaş büyüktü. Ancak bu durum Einstein'nın umrunda bile değildi. Einstein gibi parlak bir zekaya sahipti Maric. Einstein zamanla Marić'e karşı bir şeyler hissetmeye başladı. Zamanla birbirlerini seven iki genç ilişkilerini ilerletti. Öyle ki evlenmeden Lieserl isminde kızları dünyaya geldi.
Lieserl’in doğumunu bir mektupla öğrenen Einstein, hayatında da hiç kızını görmedi. Küçük kız hakkında pek bilgi bulunmuyor. Ancak bazı tahminlere göre kız ya küçük yaşta öldü ya da küçük yaşlarda evlatlık verildi. Birbirine aşık Einstein ve Maric, 1903'de evlendi. Çiftin 2 oğlu dünyaya geldi. Onlar da Hans Albert ve Eduard. Bu mutlu ilişki fazla sürmedi ve çift 1914'de boşandı. Anne Maric, oğullarını yanına alarak Berlin'e yerleşti.
Eduard Einstein, zayıf bir bünyeye sahip olduğundan sürekli hastalıklarla mücadele etti. O yüzden de çoğu zaman evde kalıp dinlenirdi. Ailesi de bu durumdan çok endişeleniyordu. Çünkü çocukları sürekli gözlerinin önünde hastaydı. Hatta Einstein, arkadaşına gönderdiği bir mektupta oğlu için endişelendiğini ve hiç iyileşmediğini de dile getirmişti. Ancak oğlunun sağlığına kavuşmasını isteyen Einstein, çabalamaktan vazgeçmedi. Eduard, büyüdükçe daha da akıllı olmaya başladı. Birçok psikoloji kitabı bitiriyor, piyono gibi farklı alanlarda da kendini geliştirmeyi ihmal etmiyordu. Zekası ise tıpkı anne ve babası gibiydi.
Einstein oğluna ‘Tete’ (küçük) diye seslenirdi. Eduard, çok akıllıydı ve ailesi gibi bilim adamı olmak istiyordu. Eduard, Zürih Üniversitesi’ni kazandı ve orada okumaya başladı. Ailesinin izinden gitmiş olacak ki okulda bir kadına ilgi duymaya başladı. Bu aşk onu deli divane etti. Ancak ilişkisi hiç iyi gitmedi. Sonunda da Eduard'i sağlığından etti. Eduard, psikolojik olarak hiç iyi değildi. Mental sağlığı ile sınanan Eduard, daha kötüye gitti. Hatta ilerleyen yıllarda intihara bile kalkıştı.
Eduard'a şizofreni teşhisi kondu. Eduard'a uygulanan tedaviler ise çok ağırdı. Hatta o kadar ağırdı ki Eduard zamanla konuşamayacak hale geldi. Einstein ise oğlunun kalıtsal bir hastalığı olduğunu düşünüyordu. Oğlunun bu hale gelmesi Einstein'i paramparça etti. Gözünün önünde oğlu yok oluyordu. Albert Einstein'in ikinci eşi ise bu konu hakkında 'Bu keder Albert'ı yiyip bitiriyor.' demişti.
O dönemde Nazilerin yükselişe geçti. Bu durum Einstein için hiç iyi olmadı. Einstein, ailesini de alıp Amerika'ya gitmeye karar verdi. Ancak yanında oğlu Eduard'ın da gelmesini ve gözünün önünde olmasını istiyordu. Ancak oğlu her geçen gün daha kötü oluyordu. Einstein gitmeden önce son kez bir araya geldiler. Bu, baba oğulun son görüşmesiydi. Sonrasında sadece yazışmalarla iletişime geçtiler.
Eduard, o günden sonra İsviçre'de bir klinikte kalmaya başladı. Eduard'ın kalan ömrü de orada gitti. Eduard, 55 yaşına geldiğinde hayatını kaybetti. Yanında olamadığı için suçluluk duyan Einstein ise buna çok üzüldü. Eduard, son 30 yılını hastalıkla mücadele ederek geçirmişti. Bünyesi buna daha fazla dayanamadı. Tedavisi ise onu iyileştirmek yerine daha kötü yapmış ve zamanla konuşmayı da unutmuştu. Hasta olmasaydı belki de babası gibi adından söz ettiren başarılı bir bilim insanı olacaktı.
Benzer içerikler için buraya tıklayınız.
Bu gibi haberlerinin devamı için parafesor.net sitemizi ziyaret edebilirsiniz.