Atlasjet’in 4203 Sefer Sayılı Uçağı’nın Şüpheli Düşüşü

Yayın Tarihi: - Güncelleme Tarihi:

2007 yılında Isparta'da bir uçak kazası gerçekleşmişti. İçinde Türkiye için çok önemli olan 6 bilim adamı vardı. Soru işaretleriyle dolu olan bu uçak kazasının hala cevabı bulunmuş değil.

Atlasjet’in 4203 Sefer Sayılı Uçağı’nın Şüpheli Düşüşü

Türkiye'nin nükleer enerji konusunda çok önemli çalışmaları olan Boğaziçi Üniversitesi Nükleer Fizik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Engin Arık, Boğaziçi Üniversitesi Araştırma görevlisi Berkol Doğan, Lisansüstü öğrencisi Engin Abat, Doğuş Üniversitesi Fen Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Şenel Boyda, Doç. Dr. İskender Hikmet ve Araştırma görevlisi Mustafa Fidan da bulunuyordu.

Uçağın kaza sonucunda mı yoksa sabotaj ile mi düştüğü konusunda tartışmalar ise hala gündemde. Uçakta bulunan altı bilim insanımız, bir sonraki gün Isparta’da düzenlenecek olan “Türk Hızlandırıcı Merkezinin Teknik Tasarımı ve Test Laboratuvarının Kurulması” başlıklı Devlet Planlama Teşkilatı projesinin IV. Çalışma toplantısına katılacaklardı. Prof. Dr. Engin Arık ise, European Organization for Nuclear Research (CERN)'deki 'Atlas Deneyi'nde yer almıştı.

 

ŞÜPHELİ DÜŞEN UÇAK

 

Türkiye’de rezervi fazla bulunan Toryum’un enerji alanında nükleerin yerini alacağını, ülkemizin ise bu konuda dünyada söz sahibi olabileceğini söylemişti. Toryum’un sonsuza kadar Türkiye’nin enerji ihtiyacına yetebileceğini düşünüyordu. Bu konuda hakkında 2002’de Hürriyet Gazetesi’ne verdiği röportajda, bu yeni reaktör çalışmalarına Türkiye’nin de dahil olması gerektiğini söylüyordu.

 Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Prof. Dr. Erhan Gülmez: “Arık, kuvvetli bir bilim kadını, Türkiye platformunda, yurt dışındaki uluslararası laboratuvarlarda doktora öğrencisi yetiştiren birisiydi. Üzerinde çalıştığı projenin tamamlanmasıyla Nobel Ödülü alabilecek nitelikteydi”. Hocası Engin Arık’ın yolunu izleyen  Özgen Berkol Doğan’ın babası Nevzat Doğan, “Hocalardan biri bu kaza sonrası ‘Berkol’un oraya getireceği veriler bizim için çok önemliydi.’ demişti.” sözlerini kullandı. Metin Arık, 2008’ de Ocak ayında yaptığı açıklamada, “Tüm şahsi eşyalar teslim edilirken, laptopun da içinde bulunduğu valizle ilgili bir bulguya rastlanmaması da bana çok  garip geldi.” sözleriyle kazadan duyduğu şüpheyi dile getirdi.

 

UÇAK KAZASI

 

Doğuş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mithat Uysal, fizikçilerin cenaze töreninde yaptığı konuşmasında ise komplo imasında bulunmuştu. Uysal, "Komplo teorilerinde gerçeklik payı var. ASELSAN'da üç mühendis gencin başına gelen olay ve sonucu hepimiz biliyoruz. Onlar Türkiye için çalışan, önemli proje gerçekleştirmek üzere olan mühendislerdi. Kaybettiğimiz 6 bilim insanı da Türkiye için önemli bir proje için çalışıyorlardı" demişti..

Bu bilginler Türkiye'nin iç ve dış borçlarını sürekli ödeyeceğini söyledikleri maden üzerinde çalışmalar yapıyorlardı. Uçakları bir anda düşüyor... Bilginlerimizin sunacakları bilgiler ile ilgili kayıtlar, şahsi notlar ise kayıp. Böyle önemli bir konu üzerinde çalışan bilginlerin tuttukları bilgi kayıtlarına ne oldu? Ülkemizi yakından ilgilendiren bu bilgiler Mcdonnell Douglas uçak firmasının çalışanları tarafından toplandı, götürüldü.

Arık, Türkiye'nin sahip olduğu düşünülen toryum rezervinin enerji üretimi bakımından, 120 trilyon dolarlık petrole denk olduğunu söylemişti. Arık’ın Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışan eşi Prof. Dr. Metin Arık, “WikiLeaks belgeleri yayımlanmaya başlayınca, sabotaj olduğuna kanaat getirdim. Wikileaks belgelerinde, kazanın yaşandığı günün akşamı, dönemin Sivil Havacılık Genel Müdürü Ali Arıduru’nun, Amerika Büyükelçisi’ni telefonla arayıp ABD ile olan işbirliğinin gizli tutulmasını istediği öne sürüldü. Mahkeme tutanaklarına giren bu iddiaya göre Ali Arıduru, ABD Büyükelçisi’nden, ABD’li uzmanların soruşturmaya yardım ettiğinin açıklamamasını istiyor” diyor.

 

UÇAK KAZASI

 

Prof. Dr. Engin Arık’ın, Türkiye’nin toryum yatakları hakkında bilgi sahibi olduğu için değil de, toryumdan nükleer enerji elde etme bilgisine sahip olduğu için kurban seçildiğini öne süren Prof. Dr. Metin Arık;

Rahmetli Engin, toryumdan nükleer enerji üretimine kafayı takmış durumdaydı. ABD ve İsrail, Türkiye’nin nükleer güç olmasını istemedi. Toryumun yüksek enerji hızlandırıcısı ile uranyum 233’e dönüştürülmesi üzerinde çalışıyordu. CERN’de yapılan deneylerde sistemin prensiplerini anlamıştı. Türk Hızlandırıcı Merkezi Projesi 2006 yılında bunun üzerine hayata geçmişti. Toryumu yakmak için proton hızlandırıcı gerekir. Eşim, proton hızlandırıcının yapılmasına öncülük edecek bilgiye sahipti. Projenin durdurulmasını isteyen bir el harekete geçti. Uluslararası Danışma Kurulu’nda yer alan bazı Türkler proton hızlandırıcı projesine karşı geldiğinden söz konusu proje kadük kaldı. Uluslararası Danışma Komitesi’nde, ABD’de görev yapanlar, isimler varsa görev yerleri, bağlantıları araştırılmalı. Proton hızlandırıcısından vazgeçtiğinizde toryumdan nükleer reaktör yapmaktan vazgeçmişsiniz demektir. Bana göre Engin ve bilim insanları en az dikkat çekecek şekilde ölüme gönderildi. Düşmeye hazır, arızalı bir uçakla sabotaj gerçekleştirildi. Sözlerim komplo gelebilir ancak karanlık noktalar aydınlatılmadıkça şüpheler devam edecek. Bugün Türkiye’deki pek çok nadir metalleri ayrıştıran işletmelerin bir köşesinde birikmiş toryum bulabilirsiniz. Piyasada toryum bulmak zahmetli bir iş değil. Toryumu, nükleer reaktör için kullanmanıza izin vermezler. Teknoloji olmadan toryumun hiçbir anlamı yok. Kritik olan bu elementi, Uranyum 233 haline dönüştürmeniz. Engin, bunun nasıl yapılacağını, yani sırrı bilen tek Türk vatandaşıydı.”

Wayne Madsen; Amerika’da çok tanınmış istihbarat ve uluslararası ilişkiler konusundaki uzman olan gazetecilerinden birisi olarak tanınır. Orduda görev yaparken Deniz Kuvvetleri İstihbarat Örgütü’nde de görev yapmış olan Madsen, Fethullah Gülen’in Kosova, Kafkasya ve Bosna’daki savaşlardaki üstlendiği rolünü ilk kez belgeleriyle kanıtlayan kişi olarak da biliniyor. Eski ajan Wayne Madsen, asıl bilgileri değerlendiren bir analist Madsen, 30 Kasım 2007’de İstanbul'dan Isparta'ya giden uçağın inmeden önce havada parçalara ayrıldığını söyleyerek, "iyi hava koşullarında uçağın bu şekilde parçalanması"nı sorguladı.

 

ıspartadakı uçak kazası

 

Madsen, uçağın ana parçalarının birbirinden kolayca ayrıldığını ve Vali Şemsettin Uzun'un "Böyle bir uçak kazası görmedim" dediğini de ekledi. Madsen, kurtarma ekiplerinin uçağa bir sıkıntı olmadan girerek bazı çantaları rahatlıkla aldıklarını öğrendiğini de söyledi.

Isparta Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı FETÖ soruşturmasına göre 30 Kasım 2007'de düşen Atlasjet Havayolları'nın İstanbul-Isparta uçağıyla alakalı ses kaydı bulunduğu, Koza şirketinin Isparta temsilcisinin telefonunda bululnan kayıtta, uçak kazasıyla alakalı çok önemli bilgiler yer aldığı ulusal basında açıklandı. İddianameye giren Muammer Görgeç’in telefonundaki "2014 01 17 085742’ numaralı yaklaşık 5 dakika süren ses kaydına göre, kimlikleri belirlenemeyen iki erkek şahıs Isparta’daki uçak kazasıyla alakalı konuşuyor.

 

UÇAK KAZASI

 

 Konuşmalarında kimliği belirlenemeyen kişiler "Uçağı İsrailliler düşürdü, ölen akademisyenler Toryum madeni üzerinde çalışıyordu, bu çalışmalarda görev alan 1 akademisyen uçakta yoktu, o akademisyeni bulup Toryum madeni bölgelerini tespit edelim" diyor. 57 kişinin ölümüne sebep olan kaza, 30 Kasım’da meydana geldi. Uçak, saat 01:36 sıralarında Isparta Süleyman Demirel Havalimanı yakınlarındayken radardan kayboldu. Uçaktan acil durum çağrısı yapılmadığı için saat 06:55’e kadar nerede olduğu bulunamadı. İstanbul’daki havaalanından havalanmış olan Atlas Jet Havayolları’na ait uçağın havalimanına 12 km kadar uzağında bulunan 1830 metre yüksekliği olan Türbetepe’nin zirvesine çarpması ise oldukça şaşırtıcıydı.

 

UÇAK KAZASI

 

Çünkü  hiçkimse uçağın orada olabileceğine ihtimaller arasında olmadığından enkaza saatler sonra ulaşılabilmişti. Pilotların ise uçağı niye Türbetepe’ye doğru yönlenmiş oldukları da akılları karıştıran büyük soru işareti olarak kaldı.

Düşen uçağın kaptan pilot  Serhat Özdemir'in ablası Nevin Öztan: "Evli ve 3 çocuklu olan kardeşim Serhat Özdemir, Antalya'da oturuyordu. Hava Harp Okulu mezunuydu. Aynı zamanda İTÜ elektrik-elektronik mühendisliğini bitirdi. 1981 yılından bu yana pilotluk yapıyordu. 1990 yılında ordudan ayrıldı ve bir süre ABD'de yaşadı. Daha sonra ABD vatandaşı oldu ve çifte pasaport taşımaya başladı. Benim kardeşim profesyonel bir pilottu. Teknik arızası olan bir uçakla kesinlikle uçmazdı. Uçağın pilot hatasından veya teknik bir arızadan dolayı düştüğüne inanmıyorum. Sabotaj olabilir."

Kardeşinin isminin  Muhammet Serhat olduğunu söyleyen Nevin Öztan, 11 Eylül tarihinden sonra ABD'de tepki gördüğü için kardeşinin ilk ismini mahkemeye başvurup sildirdiğini söyledi." Bir uçak Isparta’da düz ovalık bölge dururken neden ters yönde (Dağlık bölge üstünde) dönüş yapar. Uzman pilotlar hiçbir pilotun böyle bir dönüşü yapmayacağını söylüyor. Uçak; otomatik pilotta, zaten otomatik şekilde bu işi yapması lazım. Uçağa uzaktan yazılım düzeyinde müdahale yapılmış olabileceği de iddialar arasında var.

 

 

Bu gibi haberlerinin devamı için parafesor.net sitemizi ziyaret edebilirsiniz. 

 Benzer içerikler için buraya tıklayınız.

 

Gönder
runtobet casino siteleri