Afrika'nın savunmasında yükselen güç: Türkiye. Doç. Dr. Mürsel Bayram, Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki savunma sanayisi alanındaki iş birliklerini değerlendirdi.
Türkiye'nin Afrika kıtasındaki yatırımlarının kapsamı giderek genişliyor. 2021 sonunda 30 milyar dolarlık ticaret hacmi ve 78 milyar dolar değerindeki yatırım projeleriyle, Afrika ülkelerinin ana kalkınma ortakları arasında yer almayı başaran Türkiye, savunma sanayii alanında gerçekleştirdiği atılımla, Afrika devletlerinin güvenlik ortağı olarak da sivrilmeye başladı.
Afrika devletlerinin neredeyse yarısı Türkiye ile savunma sanayisi iş birliği anlaşması imzalarken, şu ana kadar 14 devlet Türkiye'den muhtelif silah ve askeri araç ithal etti.
2020'de Türkiye’den Afrika'ya yaklaşık 83 milyon dolarlık savunma sanayii ürünü ihraç edilirken, bu rakam, bir yıl gibi kısa bir süre zarfında 288 milyon doların üzerine çıktı.[1] Afrika devletlerinin neredeyse yarısı Türkiye ile savunma sanayii iş birliği anlaşması imzalarken, şu ana kadar 14 devlet (Burkina Faso, Cezayir, Çad, Fas, Gana, Kenya, Mali, Moritanya, Nijer, Nijerya, Senegal, Somali, Ruanda ve Uganda) Türkiye'den muhtelif silah ve askeri araç ithal etti. 2021'de İstanbul’da düzenlenen 15. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı'na Afrika'dan çok sayıda bakanın iştirak etmesi, Afrika devletlerinin Türk savunma sanayii ürünlerine her geçen gün daha fazla rağbet ettiğini gösteriyor. Söz konusu fuarda Güney Afrika Cumhuriyeti'nden Africa Defence Group ile Atlantis Group yer alırken, Türk firmaları da Afrika'daki savunma sanayii fuarlarına katılarak kendilerini tanıtma çabalarını sürdürüyor.
Türkiye'nin Afrika'daki savunma yatırımlarını güçlendirebilecek asıl faktör, teknoloji transferi ve askeri kapasite inşasıdır
Türkiye-Afrika savunma ilişkilerindeki canlanma, Afrika devletlerinin egemenliğini ve güvenliğini tehdit eden çatışmaların son 20 yıl zarfında yoğunluk kazanmasıyla bağlantılıdır. Cezayir ile Fas arasında Batı Sahra meselesi üzerinden yürütülen bölgesel jeopolitik rekabet, Etiyopya'da Tigray meselesi nedeniyle yaşanan iç çatışma ve Nil Nehri üzerindeki baraj inşasından ötürü Mısır ile gerilen ilişkiler, Kenya ve Somali'de devam eden El-Şebab tehdidi, başta Mali olmak üzere Sahel bölgesinin genelinde El-Kaide bağlantılı grupların artan saldırıları, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde iç savaşın devam eden etkileri, Kamerun'da şiddetle bastırılmaya çalışılan Ambazonya ayrılıkçılığı, Nijerya'da kanlı eylemlerini sürdüren Boko Haram örgütü, Uganda'da son aylarda yaşanan bombalı saldırılar ve Mozambik'e kadar ulaşan DEAŞ tehdidi, son dönemde Afrika'da güvenliği tehdit eden çatışmalardan bazıları.
Afrika ülkelerinin 2021 yılındaki toplam savunma harcaması ise 60 milyar dolar civarındadır.
Artan çatışma yoğunluğu, hem Sudan, Mali, Gine ve son olarak Burkina Faso’daki darbeler silsilesi ile tescillenen militarizasyon eğilimini beslemekte hem de kıta devletlerinin savunma harcamalarına daha fazla bütçe ayırmalarını beraberinde getirmektedir. Afrika devletlerinin toplam savunma harcamaları 2000 yılında 19 milyar dolar civarında iken 2014'te 45 milyar doların üzerine çıkmıştır. 2014'ten itibaren gözlenen nispi düşüş eğilimi 2018'den sonra yerini tekrar yükseliş eğilimine bırakmıştır. 2021'de ulaşılan toplam savunma harcaması ise 60 milyar dolar civarındadır.[2] Askeri harcamalardaki artış oranı çatışma bölgelerinde çok daha yüksek seviyelere ulaşmaktadır.[3] Örneğin, 2016-2020 yılları arasında Burkina Faso'nun silah ithalatında yüzde 83, Mali'ye sevk edilen silah miktarında ise yüzde 669 oranında afaki bir artış kaydedilmiştir.[4] Bu bağlamda Afrika ülkelerinin artan savunma gereksinimleri ile Türk savunma sanayii ürünlerine gösterdikleri ilgi arasında bir korelasyon olduğu söylenebilir.
Afrika devletlerinin ana silah tedarikçileri Rusya, Çin, Fransa ve ABD'dir.
Afrika devletlerinin ana silah tedarikçileri Rusya, Çin, Fransa ve ABD'dir. Kıta genelinde bilhassa Rusya'nın askeri etkisi giderek artıyor. 2021'de Afrika devletlerinin toplam savunma harcamaları 60 milyar doları bulurken Afrika'ya yönelik Türk savunma sanayisi ihracatının 288 milyon dolar olduğu düşünülürse Türkiye'nin bu pazardaki payının henüz yüzde 0,5 seviyesinde olduğu görülür. Bununla beraber, birçok Afrika devletinin güvenlik ortaklarını ve silah tedarikçilerini çeşitlendirme yönünde bir irade ortaya koyduğu bilinmektedir. Bu nedenle Afrika silah pazarında yukarıda sıralanan ana tedarikçilerin dışında Almanya, İngiltere, İtalya, İsrail, Ukrayna, Sırbistan, Litvanya, İran, Kuzey Kore vb. geniş bir tedarikçi yelpazesi göze çarpmaktadır.
Kuzey Kore ile askeri bağ kurdukları rapor edilen ülkelerin kahir ekseriyeti Afrika kıtasındandır.
Bayraktar TB2 silahlı insansız hava aracı gibi maliyet-etkinlik ve fiyat-performans oranı açısından cazip silahlar üretebilen Türkiye de Afrika devletleri için alternatif bir tedarikçiye dönüşmektedir. Afrika devletlerinin egemenlik ve toprak bütünlüğü ile ilgili hassasiyetlerini önemseyen Türkiye, kapsamlı askeri eğitim desteği ve yüksek teknoloji savunma sanayii ürünleriyle çatışma sahalarında güç dengesini meşru hükümetler lehine değiştirebilmektedir. En son Libya ve Etiyopya’da tecrübe edilen bu başarı, Afrika devletleri açısından Türkiye ile savunma iş birliğini cazip kılmaktadır.
Türkiye'nin Afrika'daki savunma yatırımlarını güçlendirebilecek asıl faktör, teknoloji transferi ve askeri kapasite inşasıdır. Halihazırda ihraç edilen sistemlerin montajı dışında kayda değer bir teknoloji transferinden söz etmek güçtür. Bu durum Türkiye'ye has değildir. Her ülke, ürettiği silah teknolojisine ait bilgileri devlet sırrı olarak muhafaza etmektedir. Dolayısıyla devletlerin bilgi ve teknoloji paylaşımı konusunda en az istekli oldukları alan savunma sanayiidir. Bunun yanı sıra, Afrika genelinde henüz gelişmiş sanayi altyapısının olmaması da teknoloji transferinin önünde ciddi bir engel teşkil etmektedir.[5]
Her ne kadar "sû-i misal emsâl olmaz" ise de Afrika devletlerinin teknoloji transferine ve askeri kapasite inşasına verdikleri önemi göstermesi bakımından Kuzey Kore örneğini zikretmekte fayda var. Zira son yıllarda Birleşmiş Milletler (BM) yaptırımlarına rağmen Kuzey Kore ile askeri bağ kurdukları rapor edilen ülkelerin kahir ekseriyeti Afrika kıtasındandır. Eritre, Libya, Namibya, Sierra Leone, Sudan ve Tanzanya’nın Kuzey Kore’den muhtelif askeri teçhizat ithal ettikleri; Mozambik ve Uganda’nın ise test ve tersine mühendislik amaçlı askeri teçhizat transfer edip bu teçhizatın üretimi, bakımı ve kullanımı için eğitim ve danışmanlık hizmeti aldıkları rapor edilmiştir.
Mevzubahis askeri üretim iş birliği, Afrika devletlerinin niçin yaptırımlara rağmen böyle bir ülke ile iş birliğinde ısrar ettiklerini önemli ölçüde açıklamaktadır. Kıta dışı aktörlerin çoğu, diplomatik ve ekonomik nüfuz elde etmek veya kendilerine "bağımlı müşteriler" yaratmak için Afrika devletlerine silah satışı yapmakta ve çeşitli şekillerde askeri destek sağlamaktadırlar.
Kuzey Kore ise böyle bir standart askeri ilişkinin yerine Etiyopya, Madagaskar, Namibya, Nijerya ve Uganda’da silah fabrikaları kurmayı tercih etmiştir. Pyongyang'ın Afrika ülkelerinin savunma sanayisine yaptığı bu tür yatırımlar kısa vadede kazanç sağlasa da uzun vadede kayıp demektir. Zira Afrika ülkelerinin yerli savunma sanayilerini geliştirmeleri Kuzey Kore’ye askeri bağımlılıklarının oluşmaması anlamına gelmektedir. Kuzey Kore’nin mütevazı seviyede de olsa Afrika devletlerinin savunma kapasitelerini inşa etmelerine katkı sağlaması, kıta devletlerini Pyongyang ile iş birliğini sürdürmenin uzun vadeli faydaları ile uluslararası yaptırımları ihlal etmenin kısa vadeli maliyeti arasında stratejik bir tercih yapmaya sevk etmektedir. Bahsedilen katkı modern bir askeri kapasite inşasına tekabül etmese dahi mantık olarak diğer aktörlerinkinden farklılaştığı için Afrika devletlerince önemseniyor olabilir.[6]
Elbette Türkiye ile Kuzey Kore, siyasal ve ekonomik yapı bakımından mukayese edilemeyecek kadar farklı ülkelerdir. Türkiye ne uluslararası yaptırımlarla dünyadan izole edilmeye çalışılan bir devlet, ne silah ne de silah teknolojisi açısından Soğuk Savaş zihniyetini sürdüren bir ülkedir. Afrika bağlamında Kuzey Kore örneğinden çıkarılabilecek sonuç, marjinal bir devlet dahi askeri kapasite inşası konusunda tercih edilebilir bir ortağa dönüşebiliyorsa, Türkiye'nin bunu çok daha rahat başarabileceğidir. Ekonomik olarak dünyaya entegre olan ve bilhassa terörle mücadelede etkili yüksek teknoloji savunma sistemleri üretebilen Türkiye, Afrika devletlerinin savunma kapasitelerini inşa etmeye yönelik adımlar attığı takdirde farklı bir aktör olarak sivrilecek ve hiç olmadığı kadar güçlü bir askeri ortaklık profili oluşturacaktır.
2011'de Güney Afrika'da kurulan ASELSAN South Africa (ASA), bu anlamda önemli bir adımdır. Elektro-optik ve opto-mekanik sistem mühendisliği alanlarında faaliyet yürüten ASA, hem ASELSAN ürünlerinin Güney Afrika ve çevre ülkelerde tanıtımı ve pazarlaması ile ilgilenmekte hem de kendisi gibi savunma sanayii alanında faaliyet gösteren Güney Afrikalı Paramount Advanced Technologies ile iş birliği tesis etmektedir.[7] Bu tür ortaklıkların artırılması, Türkiye'nin Afrika’daki savunma yatırımlarının daha gerçekçi bir temel üzerinde uzun vadeli bir iş birliğine dönüşmesini sağlayacaktır. Tabi, bu yolda Türkiye’nin sadece Rusya ve Çin gibi büyük güçlerle rekabet etmek zorunda kalmayacağını, aynı zamanda Mısır gibi Afrikalı rakiplerinin de olacağını göz önünde bulundurmak gerekiyor.
-- AA --
Daha fazla teknoloji haberi için parafesor.net sitemizi ziyaret edebilirsiniz.