Fed'in enflasyon yükselişi ile birlikte "şahinleşen" para politikası duruşu, tahvil piyasasından çıkışların sürmesini beraberinde getirdi.
Enflasyonist baskının devam edeceğine dair beklentiler, Rusya-Ukrayna savaşı ortamının neden olduğu jeopolitik riskler ve ABD Merkez Bankasının (Fed) agresifleşen "şahin" tutumu tahvil piyasasında hareketliliğe neden oldu.
Mayıs 2021'den itibaren güçlenen enflasyon endişeleri ile tahvil piyasalarında satış baskısı artış gösterdi. Yükselen enflasyon ile birlikte Fed'in "şahinleşen" politika duruşu, tahvil piyasasından çıkışların sürmesini beraberinde getirdi.
ABD'de enflasyon 41 yılın en yüksek seviyesine çıkarken, tahvil piyasalarında artan satış baskısı ABD'nin tahvil faizlerini 2018'den bu yana en yüksek seviyeye taşıdı.
Para politikasının azalan destekleyici duruşu ve artan resesyon riskleriyle tahvil piyasalarında satış eğilimi derinleşirken, ABD'nin 10 yıllık tahvil faizi yüzde 2,83 ile Aralık 2018'den bu yana en yüksek seviyeye ulaştı.
Martta değişken enerji ve gıda fiyatlarını içermeyen çekirdek Tüketici Fiyat Endeksi'nin (TÜFE) beklenenden az artış göstermesi ve ABD'de enflasyonun zirve yapmış olabileceği umuduyla 10 yıllık tahvil faizi yüzde 2,70 seviyesine geriledi.
ABD'nin 30 yıllık tahvil faizi ise yüzde 2,85 seviyelerine kadar yükselirken, mart ayı enflasyon verisinin açıklanmasının ardından yüzde 2,79'a çekildi.
Ülkede 5 yıllık tahvil faizi yüzde 2,84 seviyelerinden yüzde 2,67'ye gerilerken, 2 yıllık tahvil faizi de yüzde 2,59'u görmesinin ardından yüzde 2,41 seviyelerinde seyretti.
Son dönemde tahvil faizlerindeki hareketliliğe 10 ve 30 yıllık gibi uzun vadeli tahvil faizlerindeki artış öncülük ederken, getiri eğrisinin şeklinin genel olarak yatay bir hal aldığı ve bazı durumlarda tersine döndüğü dikkati çekti.
Analistler, getiri eğrisindeki hareketin yatırımcıların "ülkedeki yüksek emtia ve hizmet fiyatlarının enflasyonu yukarı yönlü baskılayacağına inandığını ve Fed'in para politikasını agresif bir şekilde sıkılaştırma planlarının ekonomik büyümeyi yavaşlatabileceği endişelerini gösterdiğini" belirtti.
Bazı tahvillerde terse dönen getiri eğrilerinin ABD ekonomisinde durgunluğun habercisi olabileceğinden endişe edildiğini aktaran analistler, ABD'nin 10 yıllık tahvil faizi ile 2 yıllık tahvil faizi arasındaki farkın son 70 yılda eksiye geçtiği her dönemde ABD'de resesyon yaşandığını hatırlattı.
Ekonomistler de Fed'in 1980'lerin başında ABD'de yüzde 15'e yaklaşan enflasyonu yüzde 20 faizle ve uzun süre yüzde 3-4 oranındaki reel faizle ancak indirdiğini anımsatarak, ülkede yüzde 10'lara dayanan enflasyonun 2-3 puanlık bir faiz artışıyla ve kısa sürede düşürüleceğini beklemenin çok gerçekçi görünmediğini vurguladı.
Enflasyona karşı bir silah olan faiz artışlarının, konut kredilerinden otomobil kredilerine kadar her şey için borçlanma maliyetlerini artırarak ekonomik büyümeyi yavaşlatabileceği belirtiliyor.
ING'nin Amerika Bölgesel Araştırma Başkanı Padhraic Garvey, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tahvil faizleri üzerinde yukarı yönlü bir baskı olduğunu ifade ederek, "Getiri eğrisi tersine döndüğünde kaçınılmaz bir resesyon feryadı olur." dedi.
Genel olarak tersine dönen eğrinin resesyonlardan önce meydana gelme eğiliminde olduğunun doğru olduğunu belirten Garvey, ABD'nin getiri eğrisinin; küresel bir ölçüt olması, ülke verilerinin en çok dikkati çekmesi ve ABD ekonomisinin küresel büyüme için öncü gösterge olmasından dolayı dikkatlerin odağında olduğunu vurguladı.
Garvey, "tersine dönen eğrinin bir resesyon öngördüğü" mantığının, kısa vadeli tahvil faizi oranlarının zirveyi gördüğü fikrine dayandığını, oranların merkez bankasının faiz artırımıyla sınıra itildiğini, daha sonra faiz indirimlerinin bir sonraki en olası politika eylemi olacağı beklentisiyle uzun vadeli faiz oranlarının kısa vadeli faizlerin altına düştüğünü anlattı.
Tersine dönen eğriyi bir resesyonun takip etme eğilimi olduğunu ancak tersine dönüşün ardından kaçınılmaz olarak bir resesyon yaşanmayacağını belirten Garvey, 1998'de eğrinin tersine dönüşünü izleyen bir gelişme olmadığını, 2000'de eğrinin tersine dönüşünü bir resesyonun izlediğini kaydetti.
Garvey, son yıllardaki her resesyondan önce bir eğrinin tersine dönmesi durumunun oluştuğunu anımsatarak, getiri eğrisinin tersine dönmesiyle resesyonun yaşanması arasında birkaç yıl geçtiğini ifade etti. Garvey, "Tersine dönen bir eğri bile bize sadece 2 ila 4 yılın ardından bir resesyonun geldiğini söyler. Bu süre zarfında çok şey olabilir." dedi.
Fed, Kovid-19 salgınının ilk aylarında politika faizini yüzde 0-0,25 aralığına çekerken, salgın nedeniyle artan işsizliği kontrol etmek amacıyla parasal genişleme başlamıştı. Bankanın bilançosu, salgın döneminde neredeyse iki katına çıkarak yaklaşık 9 trilyon dolara ulaşmıştı.
Artan enflasyon baskısıyla 2021'in son çeyreğinde Fed'in para politikası tonu değişmeye başlamıştı. Fed yetkilileri, sene başından itibaren sözle yönlendirmelerinde daha "şahin" söylemlere yönelirken, tahvil piyasalarında satış baskısı, dolar endeksinde ise yükseliş eğilimi güçlenmişti.
Ocak ayındaki toplantıda varlık alımlarının azaltılarak martta sonlandırılacağının açıklanması "şahinleşen" politikaların ilk adımları olurken, beklentileri aşan enflasyon baskısı Fed'in daha agresif politika değişimine gitmesini beraberinde getirmişti.
Martta 25 baz puan faiz artırarak 3 yıl aradan sonra sıkılaşmaya yönelik ilk adımını atan Fed, "gelecek bir veya daha fazla toplantıda 50 baz puan artırabileceği" yönlendirmelerinde bulunmuştu.
Fed'in Açık Piyasa Komitesi'nin (FOMC) son toplantı tutanaklarında, 9 trilyon dolarlık bilanço küçültmesine de bu yıl içinde başlanmasının uygun olacağı belirtilirken, bilanço küçültmenin 2017-2019 dönemine göre daha hızlı yapılmasına ilişkin görüşün ağır bastığı ve aylık 95 milyar dolarlık hamleler halinde uygulanabileceği kaydedilmişti.
-AA-