26 Ağustos 1988 tarihinden, hastaneye kaldırıldığı Temmuz 2006'ya kadar Charles de Gaulle Havalimanıʼndaki Terminal 1ʼin kalkış salonunda yaşayan İranlı mülteci Mehran Karimi Nasseri veya ʻʼSir Alfred…
18 Yıl Havaalanında Yaşayan Adam
Nasseri, İran'ın Mescid-i Süleyman kentinde dünyaya geldi. Babası, İranlı bir doktordu. Annesi ise İskoçyaʼdan gelen ve yine aynı şirkette çalışan bir hemşireydi. Nasseri, Bradford Üniversitesiʼnde Yugoslavya ile ilgili çalışmaları üzerine üç senelik bir kurs almak için 1973ʼün eylül ayında Birleşik Krallıkʼa gitti.
Nasseri, Muhammed Rıza Pehleviʼye karşı yürütülen protestolar sebebiyle 1977 yılında İran'dan sınır dışı edildiğini ve çeşitli ülkelerdeki başvuruları içeren uzun bir sürecin ardından Belçikaʼda bulunan Birleşmiş Milletler Yüsek Mülteciler Komiserliği tarafından kendisine mülteci statüsü verildiğini iddiasında bulunmaktadır. Bu iddiasına göre diğer birçok Avrupa ülkesinde oturma izni bulunmaktaydı.
Nasseri, annesinin bir İngiliz olması nedeniyle 1986'da İngiltere'ye yerleşmeye karar verdi, fakat 1988 yılında, oraya gitmek isterken evraklarının içinde olduğu çantasının çalındığı iddasında bulundu ve kağıtları kayboldu. Diğer kaynaklar Nasseri'nin belgelerini İngiltere'ye giden bir feribotla Brüksel'e postalayarak, belgelerin çalındığı hususunda yalan söylediğini belirtiyor.
Bu aksaklığa rağmen, Londraʼya giden uçağa bindi, fakat İngiliz göçmenlik yetkililerine pasaportunu gösteremeyince Fransaʼya geri yollandı. Gönderilir gönderilmez ilk önce Fransızlar tarafından tutuklandı. Sonra havaalanına girişi herhangi bir suç teşkil etmemesi ve tamamen yasal bir prosedür olduğu için geri gönderilecek bir ülkesi de olmadığından ötürü serbest bırakıldı. Böylelikle Terminal 1 hayatı başlamış oldu.
Davası daha sonra Fransız insan hakları avukatı olan Christian Bourget tarafından üstlenildi. 1992 yılında bir Fransız mahkemesi, ülkeye yasal bir şekilde girdiği için havaalanından sınır dışı edilmesinin mümkün olmadığı, fakat Fransa'ya girmesine de izin verilemeyeceğine dair bir karar verdi.
Daha sonrasında Belçika'dan yeni belgelerin çıkarılması amacıyla yeni girişimlerde bulunuldu. Orada bulunan yetkililer bunu ancak Nasseri'nin şahsen başvurması halinde belgeleri hazırlayabilecekti.
1995 yılına gelindiğinde, Belçikalı yetkililer, bir sosyal hizmet görevlisi gözetimiyle birlikte orada yaşamayı kabul etmesi halinde, Belçika'ya gitmesine izin verilebileceğini kendisine ilettiler. Nasseri, İngiltere'ye gitmeyi kafasına koyduğu için bu teklifi geri çevirdi.
Hem Belçika hem de Fransa, Nasseri'ye ikamet izni teklif etti ancak Nasseri, kendisini İranlı olarak gösterdikleri için kağıtları imzalamayı yine geri çevirdi. Kendisi İngiliz olarak görülmeyi istediğinden adının Sir Alfred Mehran olarak değiştirilmesini istedi.
Belgeleri imzalamayı geri çevirmesi, avukatı Bourget'e büyük bir hayal kırıklığı yaşattı. Nasseri'nin durumu hakkında iletişime geçildiğinde ailesi, onun istediği hayatı yaşadığına inanmak istediğini belirtti.
Nasseri'nin havaalanındaki yaşamı Temmuz 2006'da hastaneye kaldırılıp oturma yeri söküldüğünü zaman sona erdi. Ocak 2007'nin sonlarına doğru hastaneden taburcu oldu ve kendisinin bakımı havalimanının Fransız Kızılhaçı şubesi tarafından üstlenildi. Daha sonra Havaalanına yakın bölgede bulunan bir otelde birkaç hafta konakladı.
6 Mart 2007 tarihinde, Parisʼin 20. bölgesinde bulunan bir Emmaus hayır kurumu kabul merkezine gönderildi. Nasseri, 2008'den bu yana gönderildiği Paris'teki barınakta yaşamını sürdürmektedir.
Nasseri, Charles de Gaulle Havalimanıʼnın Terminal 1 bölümünde kaldığı 18 yıl boyunca valizi hep yanında bulunuyordu ve zamanının çoğunluğunu günlük yazarak, kitap okuyarak veya ekonomi makaleleri okuyarak geçirdi. Havalimanı çalışanlarından yemek ve gazete aldı.
Hikayesini dinlemek isteyen gazeteciler onu ziyaret etti. 2004'te Nasseri'nin otobiyografik kitabı olan ʻʼThe Terminal Manʼʼ yayınlandı. Kitap, Nasseri ile İngiliz yazar Andrew Donkin tarafından birlikte yazıldı ve öyküsü The Sunday Timesʼa göre "son derece rahatsız edici ve parlak" olarak değerlendirildi. Nasseri'nin bu tuhaf hikayesi, başrolünü Jean Rochefort'un üstlendiği 1994 Fransız yapımı sinema filmi Tombés du ciel'in ilham kaynağı oldu ve uluslararası platformlarda Lost in Transit ismiyle vizyona girdi.
Nasseri'nin hikayesi ayrıca Steven Spielbergʼin 2004 tarihli filmi The Terminalʼdeki Tom Hanksʼin canlandırdığı Viktor Navorski karakterine ilham kaynağı oldu.
Nasseri'nin The Terminal filmi konusunda oldukça heyecanlıydı fakat kendi hayat hikayesinin anlatıldığı ʻʼThe Terminalʼʼ filmini sinemalarda izleme şansı bulamadı.
Benzer içerikler için buraya tıklayınız.
Bu gibi haberlerinin devamı için parafesor.net sitemizi ziyaret edebilirsiniz.